two

89 14 65
                                    

Oy ve yorumlarınız beni mutlu eder💫

♡♡♡♡♡

Önüme koyduğum iki mektup aynı kağıttandı, ilki el yazısıyla ikincisi ise bilgisayar tarafından yazılmıştı. Bilgisayardan çıkma olan mektuptan bir şeyler bulabileceğimi sanmıyordum ancak el yazısı daha önce gördüklerime benzemiyordu. Fazla özenliydi ve açıkçası sanki bildiğimiz uçlu kalemler veya tükenmez kalemlerle değil de oturup mürekkeple uğraşılarak yazılmış gibiydi.

İkinci mektubu katlayıp çekmeceme koydum. İlkini elime alıp değişen şarkı eşliğinde sandalyemde dönerken dudaklarım arasındaki kalemi ısırıyordum.

Kimdi bu? Niye bize bulaşmıştı?

Kapı açıldığında ayaklarımı yere sürterek durdum. Göz ucuyla baktığımda gelenin Lila olduğunu görmemle oturuşumu dikleştirdim ve mektubu masanın üstüne bıraktım. Bu sabah öğrendiklerimden sonra gerilmiştim.

"Fazla vakit ayırmamamızı sen söylememiş gibi..." deyip kıkırdadı. "Derslerin bittiğinden beri bunlarla mı uğraşıyorsun?"

Her zamanki tavrı, beni kızdıracak bir şey olmamalı. Her zamanki tavrı, beni kızdıracak bir şey olmamalı. Her zamanki tavrı, beni kızdıracak bir şey olmamalı. Her zamanki... Hadi ama Bri!

"Evet." dedim engelleyemediğim sert sesimle. "Yeni mektup beni biraz meraklandırdı."

"Aman sende!" deyip gülerek yanıma kadar geldi. Kalçasını masaya yasladıktan sonra kollarını göğsünde bağladı. "Birkaç kişinin aptalca şakası. Sınavlar geliyor, sen onlara odaklanmaya bak."

"Önerin için sağ ol." diye mırıldanarak ayağa kalktım. Masanın üstündeki kağıtları alelacele topladıktan sonra sandalyeme asılı olan çantamı omzuma attım ve koşar adım odadan ayrıldım.

İstemsizce sinirleniyordum. Aklıma sürekli ortaokul geliyordu. Marinette'in kekelemeleri ve bu kadar çekingen olması o zamanlara dayanıyordu. Aptal insanların birkaç aptal 'şakası' yüzünden Marinette herkese dikkatli yaklaşır olmuştu. Öyle ki, kısa süre önceye kadar kolay kolay kendini savunduğunu bile görmemiştim.

Birine çarptığımda dikkatimi toplayamayıp yere düştüm. Önüme uzatılan elin sahibine baktığımda onun Luka olması beni rahatlattı.

"Sen iyi misin?"

"Evet, teşekkürler. Kusura bakma. Hızlı ama dikkatsizdim."

Gülerek, "Sorun değil." deyip yere dağılan birkaç kağıdı toplayıp bana verdi. "Bu kadar aceleyle nereye gidiyordun?"

İç çektim. "Bilmiyorum, düzgün düşünebileceğim bir yere sanırım."

"Öyleyse sana iyi yerler önerebilirim."

"Gerçekten mi?"

"Gerçekten."

Gülümsedim. Luka iyi biriydi, Marinette onun gibi biriyle arkadaş olduğu için şanslıydı. Sanırım... Artık bende şanslıydım.

Aklıma bu sabah gelince duraksadım. "Aslında sende benimle gelsen çok iyi olur."

Biraz anlamsızca baktı ama sonrasında kafa sallayıp arkadaşlarına veda etti. Arkadaşlarını fark etmediğim için kendimi biraz utanmış hissettim ve bunu gizleyebilmek için önden yürümeye başladım. Hemen arkamdan gelen Luka sabırsızca, "Benimle ne işin var peki küçük hanım?" diye sorduğunda derin bir nefes aldım.

"Lila'yı biliyorsun."

Göz ucuyla Luka'ya baktığımda sadece bu iki kelimemin bile onun rahatını ne kadar sarstığını gördüm. "Evet? Senin oda arkadaşın."

Hızlı sarf ettiği kelimeler neredeyse Göz devirmeme sebep olacaktı. Olduğum yerde durdum ve ona döndüm. O da dururken sadece gözünün içine bakıyordum. "Ben Marinette'in kuzeniyim, Luka. Olan şeylerden haberim var. Sadece daha fazlasını öğrenmek istiyorum."

"Bahsettiğin kadar yakınsan," diye başladı ondan çıktığına inanamadığım soğuklukta bir sesle. "Zamanında onun yanında olmalıydın. Şimdi bunları sorgulamak sana hiçbir şey kazandırmayacak."

"İstemedim mi sanıyorsun!" diye patladım. "Elimden geldiğince onun yanında olmaya çalıştım! Ama-"

"Yeterince olamamışsın demek ki."

Başka bir şey söylememe izin vermeden arkasını dönüp ilerlediğinde arkasından bağırdım. "Hiçbir şey bildiğin yok!"

Sinir bedenimi ele geçiremesin diye yumruklarımı sıkarken ağaçların arasından çıktığını gördüğüm Felix ile yutkundum. "Geçmişi bu kadar eşelemenin anlamı ne?"

Öfkemi gizleyemediğim gözlerimi ona diktim. "Oradan bizi mi dinliyordun?"

Sorumu es geçti. "Lila lisedeyken kimseye o tarz şeyler yapmadı. Neden geçmiş meselelerle onu kötü göstermeye çalışıyorsun?"

Dişlerimi sıktım. Beni sınıyor olmalıydı. "Bana bir zorbayı mı savunuyorsun? Onu kötü göstermek mi, ne?! O zaten tüm bu şeyleri yaptı!"

"İnsanlar değişemez mi?!"

Felix'te bağırmaya başladığında bir adım geri gittim. Sinirden ağlayacaktım resmen. "Onu tanımıyorsun bile!"

"Değişebileceğine inanıyorum ama!"

Bir adım geri gidip bana acırcasına baktı. Kafasını iki yana sallayarak, "Bu çok anlamsız." dedikten sonra arkasını dönüp okula doğru gitti.

Çimlere dizlerim üzerine düştüğümde, ağlamamak için derin nefesler alıp veriyordum. Bugün bu ikisine ne olmuştu böyle?

Zil çaldığında, hiç enerjimin olmadığını fark etmemle hareket etmedim. Kucağımdaki kağıtlar çimlere düşerken teker teker onlara yeniden baktım.

Aralarında benim olmayan bir kağıt vardı.

Kaşlarımı çattım, üzerinde Lila'nın fotoğrafı vardı. Yanında ise Cerise yazıyordu. Saçları çok daha kısaydı ve... Göz rengi bile mi farklıydı?

Bu bir polis raporuydu ama ne fransızca ne de ingilizceydi. Aralarda anlamını tahmin ettiğim birkaç kelime olsa bile tam olarak neden bahsettiğini anlayamıyordum.

Kendimi arkaya atarak çimlere uzandım. Neye bulaşmıştık böyle?

 Neye bulaşmıştık böyle?

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.













Aman aman nerelere geldik böyle



Bölümü nasıl buldunuz?

Siz nasılsınız?

Lütfen Luka'ya kızmayın o Bri'yi tam anlamıyla tanımıyor ve Marinette onun çok yakın arkadaşı(?) Sadece onu korumaya çalışıyor😭

Ama Felix'e serbest ĞEIXĞEŞXUWĞEMD





Sizi severem🤍





Seviyorsevmiyor🦦

Meet me in the Rose Garden • mlbWhere stories live. Discover now