seven

73 9 26
                                    

PEMBE KAFALI BİRİYİM ARTIK AAA

♡♡♡♡♡

Rahatsızlık ve huzursuzluk hissiyle yerimde kıpırdandım. Her ne kadar kendimi not çıkarmaya odaklamaya çalışsam da, bir yanım odayı baştan sona gezmek istiyordu.

Nefsime yenilip yerimden kalkacağım sırada, koridorda ayak sesleri duymamla hızlıca kitabıma dönüp okuyor gibi yaparak elimdeki kalemi önceden çizdiğim yerlerde gezdirmeye başladım.

"Oyunculukta berbatsın."

Bana gözünün ucuyla bile bakmadığına yemin edebileceğim Felix, çantasını yatağının yanına koyup banyo olduğunu tahmin ettiğim yere girdiğinde pes edercesine nefesimi verdim. Sırtımı sandalyeye yaslarken kafamı arkaya atarak kendimi ittirdim. Masadan biraz uzaklaştığımda ayaklarımla sandalyeyi döndürmeye başladım.

Dün tuhaf bir şekilde herkes hakkımda konuşmaya karar verdikten sonra arkadaşlarımdan kimse bana bir şey söylememiş, başkasının da söylemesine izin vermeyerek resmen etrafımda etten duvar örmüşlerdi. Felix'in bile tüm o fısıldaşmalardan sonra nefes nefese yanımıza gelişini hatırlıyordum.

Sınava kadar gül bahçesinde ders çalışmış, tam sınav saatinde sınıfa bırakılmış ve zil çalar çalmaz alınmıştım. Neler döndüğünü merak ediyordum ancak öğrenebilmem için bana hiçbir fırsat vermiyorlardı.

Tek bir an bile yalnız kaldığımı hatırlamıyordum. Sınavdan hemen sonra Felix'in odasına gelmiştik çünkü oda arkadaşı olmayan tek kişi oydu. Ben uyuyakalana kadar saçma her konudan bahsedilip türlü türlü oyunlar oynanmıştı.

Sabah uyandığımda ise kaçınılmaz olarak Felix'in odasındaydım ve o resmen bekçim gibi bir saniye başımdan ayrılmamıştı. Taa ki, biraz önce yarım saatlik kadar dışarı çıkana dek. Kaçsam veya etrafı karıştırsam sanki tanrısal bir görüşü var gibi hemen fark edeceğini bildiğimden tek bir an bile yerimden kalkamamıştım.

Tam cesaretimi topladığımda ise çıkıp gelivermişti işte!

Sandalyeyi durdurup masanın üstündeki karmaşaya baktım. Bir saat sonra son sınavımız vardı ve ben buna rağmen saçma şeylere kafa yoruyordum. Kendime kızarak sandalyeden kalktım ve kağıtların başına dikildim. Not yazarak çok vakit kaybediyordum ama son derste yazılanlardan hiçbirine sahip değildim ve önceki notlarımda da eksikler vardı.

Nerede olduğumu fark etmemle zafer kazanmış gibi gülümsedim. Su sesinin duvarları aşıp geldiği banyoya yaklaşıp kapıyı çaldım. "Felix!"

Durulan su sesiyle bağırmayı kesip olabildiğince ikna edici bir ses tonuyla konuşmaya çalıştım. "Tarih notlarını alabilir miyim?"

Birkaç homurdanma sesinden sonra, "Sağdan ikinci rafta, siyah kapaklı defter." cevabını alınca çığlık atmamak için zor durdum. "Teşekkür ederim! Bunu unutmayacağım, sınavdan yüksek alırsam dile benden ne dilersen!"

Koşarak kitaplığa geldim ve söylediği raftan defteri alıp, sorumlu olduğumuz yerden itibaren kitapla karşılaştırarak okuyup ezberlemeye başladım.

Sadece birkaç dakika sonra büyük bir gürültüyle banyonun kapısı açıldığında yerimde sıçradım. "Sen!" diye bağırarak üstüme gelen Felix oldukça telaşlı gibiydi.

"Ben?!" diyerek panikle bende bağırdım. Çatılmış kaşlarının altından bir bana birde elimde duran deftere baktı. Anlamayarak bende ona baktığımda derin bir nefes verdi ve gözlerini yumup birkaç saniye durduktan sonra hiçbir şey demeden dolabına doğru yürüdü.

"Bu da neydi şimdi?" diye mırıldanarak kendimi masaya doğru çektim. Deftere yeniden odaklanmaya çalışırken bir taraftan yan gözle Felix'e bakmayı kesemiyordum.

Meet me in the Rose Garden • mlbWhere stories live. Discover now