four

78 11 36
                                    

Bugün normalde iki bölüm atmayı planlıyodum ama girip bi baktım assssla taslak yazmamışım yazdım sanmama rağmen galiba rüya görmüşüm yazdığımı PDIXÜKWÜXUQĞEKDŞF yine yazmaya çalışıcam ama ders falanda çalışmam lazım ve tatile gitmek için babamı ikna etmeye çalışıyorum... anyways sooo bu salaklığımı sizinle paylaşmak istedim iyi okumalar!

♡♡♡♡♡

Koskoca üç günün ardından hâlâ Felix'le konuşmuyorduk. Tek ben değil, hiç kimse konuşmuyordu çünkü çocuk resmen bizden kaçıyordu. Derslerde konuşmaya çalıştığımızda öğretmenlere şikayet ediyor, not yazdığımızda okumadan yırtıyor, mesajlara görüldü atıyor, mailleri blokluyordu.

Derslerden önce ve derslerden sonra onu yakalamak imkansızdı. Öğretmenden birkaç saniye önce sınıfa giriyor, ders biter bitmez çıkıp gidiyordu. Derse girmeyip onu yakalayabilmek için kapıda bekleyen Marinette'i bile atlatabilmişti!

Ayrıca sınavlar ve mektup mevzusu da vardı. Üç gündür hiçbir mektup gelmemişti ve sınavlar iki gün sonra başlıyordu ama hiçbirimiz kafamızı derslere veremiyorduk.

"Yeter artık Bri!" diye bir anda yükseldi Marinette. Kafama yediğim kitapla bende bağırdım. "Git konuş şu çocukla!"

Oflayarak kendimi çimenlere bıraktım. Birinin konuşmasını bekleyen diğerleri de hemen kitapları bırakmışlardı. Sözde ders çalışmak için bahçede buluşmuştuk ama tek yaptığımız boş boş kitaplara bakmaktı.

"Neden ben gitmek zorundayım ki? Asıl o gelip konuşmalı!"

"Sen bu dediğine inandın mı şimdi?"

Marinette'in söylediğiyle ofladım. Felix'ten hoşlanmasa da o bile bu konuyu kendine dert edinmişti.

"Onunla konuşmamıza izin bile vermiyor ki-"

"Sen bunu hiç denemedin." diyerek araya giren Alya ile tüm gözler bana döndü.

Kurtulmaya çalışarak, "Sizle konuşmayınca benle de konuşmaz diyerek..." dediğimde bu sefer Luka kafama kitapla vurdu.

Kafamı ovalamaya devam ederken söylendim. "Sizde iyice alıştınız."

"Bence sende konuşmayı denemelisin." dedi Adrien elinde kalemini çevirirken. "Konuşmaya özürle başladığına emin ol."

Yanımdaki çimenleri ufak ufak yolarken iç çektim. "Neden ben özür diliyorum?"

Oluşan sessizlikle onlara baktığımda bana ciddi misin? der gibi bakıyorlardı.

"Son söylediğin cümleden ötürü olabilir mi?" dedi Alya. "Cidden ağırmış çünkü."

Mırın kırın edecekken Marinette devam etti. "Sen gerçekten dayanılmaz bir insansın. Kimsenin yanına yaklaşmamasına şaşmamalı, gibi bir şeydi sanırım."

Ayağa kalktım. "Tamam tamam. Mesaj alınmıştır!"

Arkamı dönüp giderken birbirlerine beşlik çaktıklarını duyabiliyordum.

İlerleyerek bulunduğumuz bahçenin köşesinden çıktım ve ortaya doğru geldim. Gidiyordum gitmesine ama bu çocuğu nerede bulacaktım ki ben şimdi?

Sınavlar başlayacağı için ilk olarak kütüphaneye gitmeye karar verdim. Kütüphane büyük ve sessizdi, kütüphane görevlisi işini gerçekten ciddiye alan bir insandı bu yüzden orası gerçekten sınav zamanı için uygun bir yerdi.

Yine de Felix'ten bahsettiğimiz için yapabildiğim tek şey orada olmasını umut etmekti.

Kütüphaneye girdiğimde direkt uyarıcı bakışlarla içeri alındım. Dikkat çekmemek için ders kitaplarına doğru yol alırken etraftaki insanları süzmeyi ihmal etmiyordum.

Meet me in the Rose Garden • mlbWhere stories live. Discover now