14: prensesler sadece masallarda mutlu

401 72 50
                                    

lütfen yorum yapalım beni sevindirelim


12 sene önce, Kastamonu

cem adrian-kül

Akşam saat çoktan sekizi vururken oğlan televizyona çapraz kalan tekli koltuktaydı. Elinde telefonu, tıkır tıkır Kiraz ile mesajlaşıyor ve diğer yandan kıkırdıyor, sırıtıyor ya da tebessüm ediyordu. Ondan hoşlanması zaten olanaksızdı ancak kız eğlenceliydi, komik ve sevimliydi. Timuçin ona şimdi arkadaşlık hisleri ile yaklaşıyordu. Kızı üzmek istemiyordu.

Televizyonun tam karşısında yer alan ve Timuçin'in ifadelerini oldukça net gösteren kısımda anne ve babası izledikleri diziden çoktan kopmuşlardı. Kadın oğlu güldüğünde gülüyor ve onun neşesiyle mutlu oluyordu. Daha evvelinde onu hiç böyle görmediğine gayet emindi. Adam ise çok gergindi. Çatık kaşları, düz bir çizgi halini almış renksiz dudakları ve arada üvey oğluna değdirdiği yorgun gözleri bu hoşnutsuzluğun belirgin bir tablosuydu.

"Kiminle yazışıyorsun tık tık kaç saattir?"

Dakikalar sonra dayanamamış ve sormuştu adam. Alacağı cevaptan neden korkuyordu? Oğlanın gülmekten nemlenmiş boncuk gözleri kendi ışıksız gözlerine değdiğinde bile adam bir şey hissedemiyordu. Ona kalsa bir çocuk evlat edinmezdi zaten.

"Kız arkadaşımla," diye yanıtladı Timuçin. Pekala, bu hikâye oğlanın kurguduğu en aşağılık hikâyeydi belki, fakat bunu istiyor muydu? Elbette istemiyordu! Ancak biliyordu ki bu bütün dinamiği değiştirecekti. Babasının yumuşayan yüzünü izledi sabırla. Annesinin muzip sırıtışına gülerken telefonunu kilitleyip yanına bıraktı.

Kiraz ile birlikte oluşu bir kurguydu kendince. Belki de Mahmut'un okulda adını çıkartmayacağına güvenemiyordu. Biraz da babasının endişelerini buhar etmek istiyordu. Odasına astığı kadın posterlerine bile inanmıyordu adam belli ki. Bu fikir oğlanın aklına düştüğünde ilk etapta şiddetle def etti. Bir kalbin günahına girmek istemediği gibi, bu kadar büyük bir yalana da bulaşmak istememişti. Ancak babasının tavırları, Mahmut'un buzdan damlamış bakışları kendisini bunu yapmaya itivermişti.

"Fotoğrafı var mı?"

Timuçin bu kadar kısa sürede oltaya gelmelerini beklemedikleri için biraz rahatlamış hissediyordu. Annesinin sorusuna gülerek kafa sallarken ısıttığı koltuğundan kalktı ve ikilinin arasına yerleşti. Kızın uygulamadaki fotoğrafını ise gerine gerine göstermişti; Kiraz gerçekten çok güzel bir kızdı.

"Pek de güzel şuna bak maşallah!" Kadın oğlunun saçlarını öperken Timuçin babasının bir şeyler demesini bekliyordu fakat adam yorum yapmadı. Herkes ekrana bakarken üstten Kiraz'ın, çok tatlısın sevgilim, mesajı düştü. Timuçin mesajı saklar gibi yapmaya çalışsa da telaşesi kendine göre yapmacıktı.

Aralarından kalkıp odasına geçtiğinde yorgunluk sanki bunu bekliyor gibi çökeldi içine. Boğuluyordu. Ufak bir yalan, önemsiz bir düzenek değildi bu. Timuçin çok korkunç bir oyun oynuyordu kendisine. Yatağına uzanıp bir süre hareketsiz kaldı. İçi Mahmut'un yokluğu ile yanıyordu. Ona güvenmişti. Ona gerçekten güvenmişti.

Uykuya dalacağı esnada odasının kapısı tıklatıldı ve adam yumuşamış ifadeleri ile birlikte oğlanın odasının eşiğine dikildi. Timuçin babasıyla arası iyi olsun mu istiyordu yoksa biraz huzur mu istiyordu emin değildi.

okyanusun gözleri • [bxb]Where stories live. Discover now