26: durulmuş nehir

553 55 71
                                    

Lütfen yorum yapalım inanılmaz üzülüyom he. Yıldıza basalım sizi seviyorum öptüm kocaman♡
*

flora cash - you're somebody else

esmeray - unutama beni

*

Parmaklarım havada benim parmaklarımla dans eden parmaklardaydı. Yağmur durmuştu ancak büyük cama çarpan rüzgarın uğultusu, yorganın altında olmama rağmen içimi üşütüyordu. İçim belki de zaten çoktan donduğu içindi. 

"Babam öldü."

Dakikalar sonra dudaklarımdan çıkan tek şey bu oldu. Yatağında uzanıyorduk; sadece biraz öpüşmüştük o kadar. Kavuşmak her ne kadar ateşle dolu da olsa, bir o kadar da dingin bir su birikintisi gibiydi. Parmak eklemleri benimkileri sıktırdı yavaşça.

"Görüşüyor muydun?"

Ağlamaktan hâlâ yanan gözlerimi kırpıştırdım. Onu gördüğüm son  an tıpkı küflü bir ekran gibi zihnimde oynayıp duruyordu. Bana söyledikleri sanki şimdi hayat buluyor gibi canlanıyordu beynimde. Biri, megafonla bağırıyordu. İçim tekrar sızlayıverdi. Tenim, onun incittiği her noktam yeniden yandı.

"Hayır." Gözlerine döndüm. Biraz durgun biraz da duyguluydu ifadesi. Parmaklarım elmacıklarına inerken değişmedi ifadesi. "Görüşmüyordum."

Parmak ucumu gözünün altında, alnında, burnunda ve yüzünün kalan her yerinde gezdirdim usul usul. Onu yeni keşfediyor gibi. Onu zihnime kazımak ve asla çıkartmak istemez gibi dokundum. Avucu elimi kavradı ve avuç içimi dudaklarına götürdü. Sanki kelimelere hiç bu kadar ihtiyaç duymamış, onların varlığından hiç bu kadar bihaber olmamıştım. Bana kendimi böyle hissettiriyordu bulunduğum an.

"Seni kulede tutan ejderha o muydu?"

Gülümsedim. Demek ki oydu. Demek ki beni bana kavuşturamayan oydu. Pis sözleri, bıçak gibi kesen bakışları, bedenimi ezen vuruşları. Bunca zaman unuttuğumu düşünsem de içimde bir yerde yuva yapmış zehirli bir böcek gibiydi. Böyle olduğunu anlamıştım en sonunda. 

"Önemli değil artık."

Öyle miydi sahiden? Kendi dudaklarımdan dökülen yabancı gelmişti bana. Önemsiz miydi ölümü? Aslında onunla ölen ben değilmişim gibi geldi bir an. Kendimi gömmüşüm de üstüne bir de kibrit atıp yakmışım gibi değildi sanki. 

Dirsekleri üzerinde doğrulup yüzüme yukardan bakarken gülümsedim. Minik öpücükleri yüzümü nokta nokta gezindi ve dudaklarımda durdu. Yavaş ama sahiplenir gibi öpüyordu dudaklarımı. Öyle ki kuruluğunu hissedebiliyordum, yumuşaklığını hissedebiliyordum. Alt dudağımın ortasındaki metali çekiştirip diliyle okşuyor ve sonra öpüyordu. 

"Ona takıntılısın," dedim piercingimi kastederek. Saçımın bir tutamını parmağına dolamaya başladı.

"Evet," demişti gülerek sonra. "Onu öpmeyi o kadar hayal ettim ki. İnsan bir metal parçasına da tahrik olabiliyor demek ki."

"Başka?" Saçımı hafifçe çekiştirdiğinde güldüm. Dudağı dişleriyle ezildikten sonra dudaklarıma örtüldü yeniden. Bu seferki biraz daha güçlüydü. Boştaki eli kazağımın içinden girdiğinde ne yazık ki inleyişim benim için bile beklenmedikti. Dokunuşu, öpüşü, sahiplenişi beni darmadağın ediyordu. Parmak uçları göğsümde dolaştıktan sonra köprücüğümdeki piercinge ulaştı. Islak sesle ayırdığı dudakları hâlâ dudaklarımın üzerindeydi.

"Bu." Fısıltısı kanımı ısıtıyordu. Sanki yeterince sıcak değilmişim, yeterince sınıra gelmemişim gibi. "Buna deli oluyorum. Herkese göstermek zorunda mısın?"

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Oct 12, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

okyanusun gözleri • [bxb]Where stories live. Discover now