23

2.7K 247 227
                                    

Jeon Jungkook

Yoongi başını bacaklarının arasına gömdüğünde verdikleri kısa ve ince yorganı üşümeme rağmen onun sırtına örttüm. Titriyordu. İyice üstünü örttüm ve başımı bacağımın diz kapağına koydum. Sadece ikimizin bulunduğu hücreyi incelemeye başladım. Soğuk, ıssız duvarlar; insanın içini karartan hisler. En kötüsü de haksız yere burda bulunmak... Şu dünyada size ölüm tadı veren hislerden birisi haklıyken haksız gösterilmek.

Her şey iyi gidiyordu değil mi?
Öyleydi ama biliyorsunuz, bizim hayatımızda bir şey iyi giderse kıyamet kopar. O yüzden sürekli bir şeylerin kötü olması lazım.

Ağlamamama rağmen ağlamışım gibi burnumu çektim. Hücrenin soğukluğu iyice bedenimi esiri altına alırken demirden parmaklıklara baktım. Bunun ardından çıkıp çıkamayacağımızı düşündüm.

Bir şey yapmadım lâkin bilirsiniz, adaletsizlik...

Annem ve babam çok kızacak. Eve gitmek istemiyorum. İnsanların karşısına çıkmak istemiyorum. Burası içimi ürkütsede sonsuza dek burda kalayım istiyorum.

Yoruldum.

Muhtemelen eve gidersem en okkalısından bir dayak yiyeceğim. Annem telefonumu elimden alacak, okul dışında hiçbir yere gitmeme izin vermeyecekler. Eğer onlara karşı gelirsem aptal insanların yaptığı şeyi yapıp beni dövecekler.

'En okkalısından dayak' cümlesi bile insanlığın ne derece berbat bir hâle geldiğini kanıtlıyor.
Onca güzel laf varken neden böyle bir şey söylenmek zorunda kaldı?

İç çektim, bilmem kaçıncı göğüs ağrısıyla. Bu kez başımı duvara yasladım.

Sanırım anlatmaya başlasam daha iyi olacak.

Sahiden her şey iyi gidiyordu. Yoongi güvenlik kameralarına bakmıştı, ben ise öğrenciyi kurtarmıştım. Birlikte müdürden kaçıyorduk lâkin müdür bizi yakaladı. Tabii ki birkaç kötü adam ona yardım etti... İlk bana, sonra da diğer öğrenciye vurdu müdürün yardım istediği adamlar. O sırada büyük bir kavga çıktı.

Biri polisi aramış. Polis geldi. Herkes kaçarken o adamlar hâlâ bizi dövüyordu. Yerde çaresizce yatıp kendimizi korumaya çalışırken polisler bile gördü adamların bize vurduğunu ama o herifler yerine biz göz altına alındık. Sebebi bizim gibi küçüklerin o gibi yerlerde olması ve müdürün attığı yalan... Her ne kadar on dokuz yaşımızda  olduğumuzu söylesekte polisler bize inanmadı. Buraya getirdiklerinde bilgilerimizden on dokuz yaşında olduğumuzu öğrendiler ama kavgaya karıştığımız için bizi bırakmadılar.

Ne adalet ama.

İçeriye polisin girdiğini görünce yoongiyi dürttüm. Tetikte beklediği için hemen başını kaldırıp benimle birlikte polise baktı. Polisin ardından içeriye ailelerimiz girdi. Onlar öfke kusan bir şekilde köşeye yerleşirken içeriye gelen son kişi Taehyungdu.

Daha ne kadar kötü olabilir diyordum.

Yetmedi mi bu kadar acı, bu kadar keder?
Benim ruhumun ne canı kaldı ne dermanı.
Ağır değil mi?
Sözde dertlerimiz atlatabileceğimiz kadar olurdu ama benim neden omuzlarım ağrıyor?
Ben yüklerimi sırtlamaktan yoruldum.

İnsan ruhu kanar, acır, yaralanır. Peki ya hiç mi iyileşmez? Onca beden yarasına merhem varken neden ruhun yarasına da merhem yapamadılar? Ruhtu bizi yaşatan, beden değil.

Yanağım morarmış, dudağım kanamış şekilde ve en kötüsüde beni hücre içinde görmesi olabilecek en son şeydi. O da oldu. Taehyung beni en kötü halde gördü.

Utanarak ilk beni doğuran, dahasında bakmayan anneme değil; parasından yiyip içtiğim babama ise hiç değil, yaralarımı saran o adama baktım. Yüzünde hüsran vardı. Hayal kırıklığı vardı.

School Diary // TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin