𝟮𝟵 ಇ the true face of betrayal

98 7 125
                                    










29. BÖLÜM
"İHANETİN GERÇEK YÜZÜ"


tommee profitt, ruelle - whose side are you on.

the phantoms - world gone mad.

tommee profitt, svrcina - tomorrow we fight.


tommee profitt, svrcina - tomorrow we fight

Oops! Ang larawang ito ay hindi sumusunod sa aming mga alituntunin sa nilalaman. Upang magpatuloy sa pag-publish, subukan itong alisin o mag-upload ng bago.







10 AĞUSTOS 1945
JAPONYA • HİROŞİMA.
*FLASHBACK*



Kontrolden tam anlamıyla çıkan çıldırmış dünya mıydı, yoksa yüzünü yalanla yıkayıp ihanetle kurulayan ben mi?

Kafamın içindeki bitmek bilmeyen savaşın gürültüsü müydü beni karanlığa saptıran, yoksa yalanların iz bıraktığı kalbimdeki gözyaşları mıydı? Ben kimin tarafındaydım? Aydınlık ve karanlığın arasında bir yerde mantığım ve duygularım arasında hapsolmuştum.

Her hikâyenin iki yüzü olduğunu söylerler ancak ben, benim hikâyemin sayamayacağım kadar çok yüzü olduğunu düşünüyordum. Bir bakışıyla dahi içimde fırtınalar koparan kadınla yollarımız kesişene kadar bir hikâyemin olduğundan emin dahi değildim.

İhanet cayır cayır yakıyor, omuzlarımda bıraktığı yük bir an bile hafiflemiyordu. Alnıma çoktan kara bir leke olarak sürülmüştü, her ne kadar göğsü kılıçla delik deşik edilmiş İmparator Hirohito tarafından böyle bir durumun içine bizzat itilsem de oradan silinmeye hiçbir şekilde niyeti yoktu.

Saniyeler içinde etrafı muhafız ve saray çalışanlarıyla çevrilecek kadar saygı görmesine rağmen onun için üzülmekten epey uzaktım. Ne de olsa midemdeki kelebekleri tek bir gülüşüyle bile zorlanmadan harekete geçiren kadına ihanet etmekten başka bir şans tanımayan adam için kafamda hayal ettiğim son bundan farksızdı. Prenses Minnie sayesinde elimi bir kez daha kirletmek zorunda kalmama gerek kalmamıştı, farkında olmadan bana iyilik yaptığından bihaber duruyordu.

Yüzümdeki maskeyi bile taşıyamayacak duruma geldiğimde bir çırpıda ondan kurtulmam zor olmadı. Hayatıma Prenses Pranpriya girdiğinden bu yana takınmak zorunda kaldığım onlarca maske bana yetmişti.

Kendi öz babasının içinde bulunduğu acınası durumu gülerek izleyen Minnie'nin karşısında yerini edinen bu sefer ben oldum. Geç de olsa boğazımdaki yumrudan kurtulup sessizliğimi bozmaya cesaret edebilmiştim.

"Kendi babanızın canına kastetme düşüncesini aklınızdan geçirebilecek kadar cesursunuz ancak konu icraate geldiğinde Prenses Pranpriya'nın görüntüsüne bürünebilecek kadar da korkaksınız."

İmparator Hirohito, saray doktorları aracılığıyla tedavi edilebilmesi adına apar topar gözetim altına alınırken dudaklarımdan dökülenler, Minnie'nin dudaklarındaki gülümsemeyi genişletmekten başka bir işe yaramamıştı. Zemine çalan kırmızı renkten gözünü dahi ayırmıyor, yüzünde en ufak bir pişmanlık emaresine hiçbir şekilde yer vermiyordu. Ya gerçek duygu ve düşüncelerini saklamakta uzmanlaşmıştı ya da vahşetten zevk alan psikopatın tekiydi.

stains on the mirror ಇ liskook, taennieTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon