8

2.2K 301 339
                                    

selam gencler

nbr

iyi okumalarr

***

Jisung, anahtar yuvasına yerleştirdiği anahtarı iki kere çevirdikten sonra açılan kapıyla beraber derin bir nefes aldı. Sanki heyecanlıydı, kalbinin deli gibi atmasından ziyade, avuç içinin terlemesi onu rahatsız ediyordu.

Üstündeki hırkayı askılığa astıktan sonra salona doğru adımlamaya başladı. Salona yaklaştıkça gelen seslerle beraber duraksadı. Şu an salona gitmesi iyi bir fikir değildi. Bu yüzden merdivenlere doğru yol aldı. Duşa girip ardından yatmaya gidecekti.

Banyonun kapısını açtıktan sonra duşa kabinin içerisine girdi ve sıcak suyu açtı. Üstündekilerden bir çırpıda kurtulduktan sonra duş almaya hazırladı kendini.

Sıcak bir duşun ardından havlusunu beline saran Jisung, evde tek başınaymışçasına rahatça koridorda yürümeye başladı. Odasının kapısını açtığında ilk gördüğü şey kulaklıklarla Jisung'un yatağının üstünde oturan genç çocuk oldu.

Minho kapı sesini duymayacak kadar yüksek sesle dinliyordu ama birinin onu izlediğini anlamıştı. Kulaklıkları yavaşça çıkardıktan sonra kafasını kapının olduğu tarafa çevirdi.

"Ah, komiserim. Pardon odaları karıştırmışım." dedikten sonra oturduğu yerden kalktı ve kapıya doğru birkaç adım attı. Çıkacağı sırada kolunu kavrayan elle beraber elin sahibine ufak bir bakış attı, 'napıyorsun' dercesine.

Jisung derin bir nefes aldıktan sonra, "Başka oda yok. Burda kalabilirsin. Ben salonda yatacağım. Sadece üstümü değiştireceğim." dedi ve sarı saçlı çocuğa baktı. Minho kafasını hafifçe salladığında gözleri ister istemez oldukça belirgin olan karın kaslarına kaymıştı.

Jisung kaşlarını kaldırarak, "Normalde bu gibi durumlarda stres olman gerekiyordu." dedi ve kavradığı kolu bıraktı. Minho omuz silkti ve kollarını kollarına doladı.

"Sizde olan bende de var. O yüzden pek stres olmadım. Ama itiraf etmeliyim, etkileyici görünüyor."

Jisung bu defa tek kaşını kaldırdı. "Fazla açık sözlüsün. Ve fazla utanmaz."

Minho duyduğu şeyle hafif tebessüm etti ve kafasını sağa sola salladı. "Dediğim gibi sizde olan bende de var.".

Jisung kafasını aşağı yukarı salladı ve dudaklarını büzdü. "Ama işlevi aynı değil."

Minho duyduğu şeyle beraber gözlerini büyütürken eş zamanlı olarak, "Ağzınızdan çıkanı kulağınız duyuyor mu?" dedi sinirli bir ses tonuyla. Jisung onaylar şekilde mırıltılar çıkardığında Minho elindeki telefonunu cebine attı ve kapının kolunu tuttu.

"Yaşınızdan başınızdan utanın ya. Ben gidiyorum, giyiniyor musunuz napıyorsanız yapın."

Sarı saçlı çocuk kapıyı çarparak çıktığında Jisung irkilerek kapıya baktı. Anlamaz bakışlarla kapıyı izlerken elini ensesine attı ve hafifçe kaşıdı.

"Ne dedim ki ben?"

***

"İstersen seni de götürebilirim. En nihayetinde yine aynı ofiste oluyoruz."

Minho elindeki çatalı sinirle bıraktığında Changbin kafasını hafifçe ona çevirdi.

"Gerek yok komiserim. Kendi arabamla geldim zaten."

Minho'nun son cümlesinin üzerine öksürmeye başlayan Changbin, portakal suyundan bir yudum aldı ve sarı saçlı oğlana baktı.

"Minho senin araban mı vardı amına koyayım?!"

Minho umursamazlıkla kafasını salladığında siyah saçlı çocuk kaşlarını çattı. "Neden benim haberim yok?"

Minho omuz silkerek yanında oturan çocuğa baktığı sırada derin bir nefes aldı. "Sevgilinle oynaşmaktan vakit bulamadın ki bana beyefendi. Konuşmaya hakkın yok."

Changbin kaşlarını çattı ve portakal suyunu yudumlamaya başladı.

"Senin sevgilin olsa, arkadaşların aklına gelir miydi?"

Sarı saçlı çocuk kafasını tabağından kaldırıp sesin geldiği tarafa çevirdi. Kahve saçları resmen parıldayan adam daha önce hiç bu kadar etkileyici gelmemişti gözüne.

"Elbette gelirdi. Neden gelmesin?"

Jisung omuz silkti ve saatine bir göz attı. "Saat geç oluyor. Benim gitmem gerekiyor. Ha Minho, teklifim hala geçerli. Bırakabilirim seni."

Minho oflayarak oturduğu yerden kalktı ve amerikan mutfağına doğru adımlamaya başladı.

"Gerek yok! Arabam var demiştim!"

Kahverengi saçlı adam kafasını salladığında kapının kolunu kavradı ve kendine doğru çekti. Çıkmadan önce arkasını döndü ve, "Changbin! Evin temizliği bu hafta sende, unutma!" diye bağırdı. Changbin bıkkınlıkla kafa salladığında Jisung, kapıyı kapattı ve merdivenleri inmeye başladı.

O sırada mutfak tezgahına yaslanmış kahve makinesinin kahveyi yapmasını bekleyen Minho, oflayarak bacağını sallamaya başladı.

Siyah saçlı çocuk, elindeki tabaklarla mutfağa doğru gelirken kaşları ister istemez çatıldı.

"Minho, bir araban olmadığını ikimiz de biliyoruz. Neden Jisung'la gitmedin?"

Minho oflayarak yaslandığı yerden doğruldu ve volta atmaya başladı. "Çünkü onun amacı farklı Changbin. Biliyorum. Aptal arzuları için beni kullanmak istiyor."

Siyah saçlı oğlan elindeki tabakları tezgahın üstüne bırakırken eş zamanlı olarak kafasını sağa sola salladı.

"Minho, Jisung senin sandığın gibi biri değil. Dört yıldır aynı evde yaşıyoruz. Nerden biliyorsun diye sorma yani. Öyle cinsel arzuları için birini kullanacak kadar düşük kompleksi biri değil. Tanısan seversin."

Minho omuz silkti ve olduğu yerde duraksadı.

"Sanırım ben abartıyorum."

Changbin kafasını hafifçe salladığında, Minho derin bir 'oh' çekti.

Evet, gereğinden fazla abartıyordu.

***

diger bolum gay moment cok olur diye tahmin ediyorum kizlar

bu arada ficin gidisat sizce nereye

su siralae her anlamda cok hafifledigimi hissediyorum, ne stres ne uzuntu hicbir sey yok gayet rahatim valla. umuyorum ki boyle devam eder.

nasilsiniz hayat nasil gidiyor ask mesk var mi flort sevgili falan

varsa mutluluklar kizlarrr

okuyan herkese tesekkur ederimm

GAYGAYY👋🏻👋🏻👋🏻💓

dead & pretty ✓Where stories live. Discover now