19

803 155 102
                                    

slm kizlar

dersler malumunuz yb yazmayi birak isemeye bile vaktim olmuor

iyi okumalar

"Minho'nun son durumu nasıl Jisung?"

Jisung bakışlarını kendisine bakan adama çevirdi ve gözünden akan bir damla yaşı elinin tersiyle sildi. Daha sonra omuz silkti.

"İyileşiyor." dedi. "Ama doktor bir daha yürüyemeyebilir dedi."

Chan kaşlarını çattı ve bir süre öylece sarı saçlı adama baktı. Jisung'un yanındaki boş koltuğa oturdu ve elini omzuna atıp patpatladı. "Endişelenme." dedi. "Minho güçlü bir çocuk, eminim hemencecik kendine gelecek ve yürüyecektir."

Genç çocuk kafasını sağa sola salladıktan sonra burnunu çekip derin bir nefes aldı. "Anlamıyorsun." dedi elleriyle oynanma başlarken. "Minho'nun bu durumda olmasının tek sebebi benim. Onun hayatını elinden alan kişi de benim. Ve olur da bir daha yürüyemezse..."

Gözyaşlarına engel olamazken duraksadı. Devam etti kendine gelince.

"Kendimi asla affetmem Chan. Mesleğini de sikip atmış olurum. Anlamadığın nokta bu."

Kırmızı saçlı, üzgün bir surat ifadesiyle ağlayan genç adamı izlerken, Minho'nun odasından çıkan hemşireler ve doktorla ikisi de ayağa kalktı.

"Durumu nasıl?" diye atıldı Jisung hemen.

Doktor yüzündeki garip ifadeyle Jisung'a baktı. Elindeki dosyayı hemşirelerden birine uzattı ve ellerini önünde birleştirdi. Sarı saçlı oğlan cevap beklermişçesine bakıyordu doktorun yüzüne. Doktor hafifçe gülümsedi ve konuşmaya başladı.

"Minho iyi."

"Yürüyebilecek mi?" diye sordu Jisung direkt olarak.

Doktor kafasını salladığında Jisung kendine engel olamadı ve Chan'a sarılıp ağlamaya başladı. "İyi olacakmış Jisung, ağlama." Chan, sarı saçlı çocuğun sırtını sıvazladı.

Sarı saçlı çocuk geri çekilip doktora baktı. "Onu görebilir miyim?" dediğinde doktorun dudakları düz bir çizgi halini aldı. Bir müddet düşündükten sonra nefes aldı ve ellerini birleştirip kafasını hafifçe salladı. "Hastayı çok yormamak şartıyla, kısa süreliğine görebilirsiniz."

Jisung, doktora teşekkür edip, Minho'nun odasına girdi. Minho'nun uyuyor olduğunu düşünüyordu fakat sarı saçlı çocuk gözleri açık bir şekilde kapıdan içeriye giren komisere bakıyordu.

Jisung çekingen gözlerle Minho'ya bakarken, sarı saçlı oğlan gülümsedi hafifçe. "Gelmişsin." dediğinde, sesindeki mutluluğu fark etmişti Jisung. O da ufak bir gülümseme sundu ve kafasını salladı. "Geldim."

Uzun bir sessizlikten sonra Jisung tekrar konuştu.

"Minho."

Sarı saçlı çocuk kaşlarını kaldırdı. "Hm?"

Komiser derin bir nefes aldıktan sonra koltuğa oturdu. "O gün bana dediğin şeyi hatırlıyor musun?"

Minho bir süre düşündükten sonra kafasını çevirip koltukta oturan adama baktı. "Neyi?"

Jisung kesik kesik bir nefes aldı ve gülümsedi tekrar. "Bak Minho," dedi ve ekledi.

"Seni bir şeylere zorlamak gibi bir niyetim hiç olmadı, şu anda da yok zaten, ama bilmeni isterim ki artık içimde tutamıyorum bazı şeyleri."

Sarı saçlı çocuk, yattığı yerden yavaşça doğruldu ve kaşlarını çatarak izlemeye başladı genç adamı. "Anlamdım?"

"Yılların birikmiş duygusu var içimde Minho. Ortaokuldan bu yana sana karşı hislerim olduğunu artık sen de bil istiyorum. Bu karşılıksız aşkım artık içten içe öldürüyor beni. Sana çok aşığım Minho, çok fazla aşığım. Her ne kadar duygularımı kabul etmesen bile, kendime engel olamıyorum. Çok yorgun hissediyorum. Belki şu an bunları söylemenin sırası değil, ama daha sonra da söyleyemeyeceğim biliyorum, seni seviyorum Minho. Bu dostça bir sevgi değil. İstemediğini biliyorum, gay olmadığını da. Kendini hiçbir şey için zorunda hissetme. Bunlar sana saçmalık gibi geliyorsa özür dilerim. Ben her zaman bir abin olarak yanında olacağım."

Jisung bir müddet Minho'nun gözlerine baktı. Sonra içinden kalkıp gitmek geldi. Gidecekti çünkü duyacağı şeyleri biliyordu aşağı yukarı. Ayağa kalkıp arkasını döndü ve odanın kapısına doğru birkaç adım attı. Daha sonra aniden duraksadı. Duyduğu şeyle beraber tüyleri adeta diken diken olmuştu.

"Abim olarak değil, sevgilim olarak yanımda ol Jisung."

Jisung yavaşça arkasını dönüp, hasta yatağında yatan genç çocuğa baktı. Şaşırmıştı. Oldukça şaşkındı. Öyle ki, bakışlarından, hatta duruşundan bile belli olan türdendi bu şaşkınlığı.

"Ciddi misin?" diye sorabildi sadece.

Minho gülümseyerek kafasını salladı. "Hiç bu kadar ciddi olmamıştım."

"Kendimi çözmem uzun zamanımı aldı, belki de biraz geç oldu Jisung. Ama uzun zamandır sana, karşı konulmaz hisler duyuyorum. Seni uzaktan bir polis memuru olarak izlemek değil, birbirimize, nefeslerimiz birbirine karışacak kadar yakınken, sevgilin olarak izlemek istiyorum."

Jisung dolu gözlerini umursamadan, yüzündeki kocaman gülüşüyle, "Öyleyse biz sevgili miyiz? Yani şimdi sen benim erkek arkadaşım mısın?" diye sordu heyecanlı sesiyle.

Minho ise kafasını sağa sola salladı aldığı soru karşısında. "Hayır, değiliz."

Jisung'un gülüşü kaybolurken, Minho sıcak bir gülümsemeyle ve neşeli ses tonuyla Jisung'a baktı.

"İlk önce bir randevuya çıkalım, komiserim~"

Komiser derin bir nefes alıp, sarı saçlı çocuğun gözlerinin içine baktı. "Korkuttun beni, çaylak."

"Çaylak babandır Jisung."

Sarı saçlı adam gülümserken, Minho kaşlarını iyice çatıp, tepesinde dikilen adama baktı. "Öyle tepemde dikilecek misin?"

Jisung, Minho'ya doğru birkaç adım daha attı ve yüzüne doğru eğildi. "Böyle daha mı iyi olur?"

Sarı saçlı polis memuru, ışıldayan gözleriyle Jisung'a bakarken, dudaklarının üstünde bir baskı hissetti.

Jisung geri çekildiğinde, Minho yüzünü çevirip, yastığa gömdü adeta.

"Utanma benden."

"Sevgilinden utanma Lee Minho."

her seyi sikip atarim bn de boyle bi yazarim babus

bu fic angst biter diyen hnmlar beylr nerede lan

narin babus sozunu tutar

(minhoyu oldurucektim aslinda insafa geldim

nys okudugunuz icin tesekkurler👩‍❤️‍💋‍👩👭🏻

200 oy atesleyin bn de yb atesliyim tskk bb

dead & pretty ✓Where stories live. Discover now