"kedimi geri verir misiniz!?" final.

625 106 45
                                    

sasirtici ama ne yapalim di mi

iyi okumalarr

Minho, Jisung'un kendisini çıkaracağı randevu için epey bir hazırlık yapmıştı. Şimdi ise salondaki koltukta oturmuş Jisung'un gelmesini bekliyordu. Kalbi deli gibi çarpıyordu ve oldukça heyecanlıydı. Daha önce kimseye karşı tam anlamıyla hissedemediği tüm duygular sanki zamanla birikmiş ve şimdi bu eşsiz adama karşı ortaya çıkmıştı.

Minho telefonuna gelen bildirim sesiyle irkilmiş olsa da telefonunu alıp, hemencecik gelen bildirime bakmıştı. "Evinin önünde seni bekliyorum :)" mesajıyla karşılaşınca yüzündeki gülümsemeye engel olamamıştı sarışın oğlan.

Oturduğu koltukta, hemen kendisinin yanında duran kolyesini de alıp boynuna takmıştı. O patili kolye onun için çok fazla şey ifade ediyordu ve şimdi o kolye olmadan Jisung ile buluşmak istemiyordu.

Anahtarlarını aldıktan hemen sonra evden çıkmıştı sarışın çocuk. Arabasına yaslanmış, kollarını kavuşturmuş kendisini bekleyen genç adama büyülenmiş gözlerle bakarken gülümsemişti hafifçe. Jisung da yaslandığı yerden doğrulmuş ve Minho'ya doğru birkaç adım atıp gülümsemişti. Minho, büyük göz bebekleriyle kendisine bakan adamın gözlerinin içine bakarken Jisung tek hamlede Minho'nun belini kavramış ve kendisine çekmişti genç adamı.

Minho şaşkın gözlerle komiseri izlerken Jisung'un dudağının kenarı yukarı kıvrılmıştı yavaşça. "Yani şimdi ben seni bu randevudan önce öpemeyecek miyim?" diye soruvermişti aniden.

Minho belini saran koca ellerden kurtulmaya çalışırken, "Öpmeden bırakmayacaksın değil mi?" diye sormuştu. Jisung'un kendisine bu denli yakın olması çok hoşuna gidiyordu, inkar edemezdi.

Jisung usulca kafasını sallamıştı. "Hmhm, tam üstüne bastın!"

Sarışın oğlan, aniden komiserin dudaklarına bir öpücük bıraktığında Jisung hafifçe gülümsemişti. Minho'yu kendisine doğru biraz daha çektiği sırada dudaklarına öpücükler konduruyordu. Fakat öpücüklerin yerini artık sert bir öpüşme almıştı. Jisung, kendisine kıyasla kolları arasındaki küçük bedenin neffesiz kaldığını anlayınca geri çekilmişti ve alnını Minho'nun alnına dayamıştı.

"Komiser gidebilir miyiz artık!?"

Sarışının oğlanın kızaran yanaklarına karşılık olarak Jisung yalnızca ufak bir kahkaha atmış ve, "Hay hay efendim, şöyle buyurunuz..." diyerek arabanın kapısını açmıştı.

Minho, hâlâ al al olan yanaklarıyla, Jisung'un yüzüne bakmadan arabaya binmişti. Hemen arkasından da yarım sırıtışıyla Jisung binmişti arabaya. Gidecekleri mekan küçük ve deniz kenarında açık hava bir yerdi. Minho'nun sevdiği türdendi yani. Jisung özellikle ayarlamıştı mekanı.

Mekana doğru ilerlerken Minho sıkılıp Jisung'a dönmüştü. "Of, bir şarkı açsana ya...". Jisung kendisine hafif bir ses tonuyla kızan erkek arkadaşına gülmüştü. Daha sonra hemencecik bir müzik açmıştı. Sarışın çocuk parlayan gözlerle, öteki sarışına dönmüş ve gülümsemişti. "En sevdiğim şarkı." diye mırıldanmıştı sessiz ama duyulabilir bir ses tonuyla. Jisung ise kafasını sallamıştı genç oğlana, "Biliyorum." demişti kendinden emin ses tonuyla beraber. Ufak gülümsemesi kocaman bir gülümsemeye dönüşmüştü o an. Minho da kocaman gülümserken kafasını çevirip camdan dışarıyı izlemeye başlamıştı. Bir yandan da şarkının sözlerine eşlik ediyordu kendi kendine.

"You're always there to help me when I'm down"

Kendisine eşlik eden komiserin yüzüne çevirmişti gözlerini. Öylesine güzel ve kusursuz gözüküyordu ki. Her bir ayrıntısı özenle çizilmiş bir tablo gibiydi. Jisung'un güzelliği ve kusursuzluğu eşsizdi Minho'ya göre. Gerçekten de yeryüzünde bu adamdan daha mükemmel bir adam var mıydı? Olamazdı, imkansızdı bu.

dead & pretty ✓Όπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα