14. Bölüm

1.3K 125 11
                                    

14. Bölüm: «St. Mungo'ya Ziyaret»

Odasında içini rahatsız eden bir duyguyla yatıyordu genç kız. Sebebinin dünden mi yoksa bu sabahtan mı kaynaklı olduğunu anlayamıyordu.

Önceki gün gizlice Black evine girmiş Regulus ile vakit geçirmişlerdi. Saat üç gibi oradan ayrılmış eve dönmüştü. Eve geldiğinde annesi ona erken gelseydi birlikte yapmayı planladığı şeylerden bahsetmiş kızı vicdan azabıyla başbaşa bırakmıştı. Yatağına sızlayan kalbiyle "Regulus'u bu sene annemden çok gördüm. Niye annemle vakit geçirebileceğim vakitleri boşa harcıyorum!?" diyerek gitmişti. Bugün ise annesinin teyzesini ziyaretine ilk defa katılmıştı.

Eve geldiklerinde odasına çekilip duygusal yapısı dayanamamış ağlamaya başlamıştı.

"Hiç çıkmadın odandan kızım. Gel biraz yemek ye."

"Geliyorum anne."

Kız mutfağa geldiğinde son zamanlarda sıklıkla karşılaştığı manzarayı görmüştü. James ve Sirius'un arada birbirlerini dalgaya alsalarda çoğunlukla görenleri hayrete düşürecek bir ciddiyetle konuşuyorlardı.

"Hırsını sandalyelerimizden çıkarma lütfen kızım."

Babasının mutfağa girerken dediğine hafifçe gülüp somurtmasına geri dönmüştü.
Fleamont kızının düşünceli haline aldırmadı. Genelde kafasına bir şeyleri takardı, kendi dışındaki insanlar için üzülür ve bununla gününü mahvederdi. Küçük kızı kendisine anlatmaktan yana değildi. Hogwarts'a başlamadan önce abisine şimdiyse annesine gün bitmeden sorunlarını dökülüverirdi. Daha sonra eşinin ona anlatır o da anlattıkları üzerine düşünüp elinden geldiğince kızının önüne bulduğu çözümleri koyardı.

Laresa içten içe nedenini bilmediği dertlerine son vermiş babasının dükkanı yılbaşında kapatıyor olmasına sevinmişti. Mutfakta yemek yaparak kendi terapisini yapan annesi evde olan diğer iki kişiyle yalnız masada oturmak onun için zor olacaktı.

Dükkanı kapatmaktan söz edilmişken ailesinin dükkanları ve şampuan markası olması zaten var olan servetlerinden Fleamont ve Euphemia Potter'ın tatillerde çoğu zamanı evde geçirebilmelerine sebep oluyordu.

Laresa ve James Potter şanslı çocuklardı. Annesi ve babası köklü büyücü ailelerinden geliyordu, eşya ve galleonları içeren miraslara sahiptiler. Bunun yanında bir şampuan markaları vardı ve büyücü dünyasında çok seviliyordu. Çocuk sahibi olmakta başta zorlanmış çiftin önce oğulları daha sonra sürpriz olarak gelen bir de kızları olmuştu. Çocuklarına göz bebekleri gibi bakmışlar şımartmaktan hiç çekinmemişlerdi. Neşeli ve gün boyunca dolu enerjileri olan çocuklarıyla mutlu bir aileydiler. Kardeşler arasındaki var olan küslük ise mükemmel ailelerine değmiş büyük bir nazardı işte.

Tabaklar küçük bir asa hareketiyle yıkamaya başlayınca kadın nefes vererek mutfaktan çıktı. Yaklaşık on dakika önce odasına çıkmasını engellediği kızının yanına oturdu.

Salonlarının bir köşesinde oturduklarından pek duyulma endişesi yoktu ancak yinede kısık sesle "Anlat bakalım." diyerek kızının saçlarını okşamaya başladı.

"İçimde bir sıkıntı var anne ama ne olduğunu bilmiyorum."

"Peki o zaman ne zaman başladığını düşünelim ki kaynağına ulaşalım."

"Sanırım uzun zamandır kendimle gerçek anlamda başa kalmamıştım. Her şey üstüme geliyor." kadın sessizce kızının sıkıntılarını dökmesini beklerken içinden hazırladığı hayat tavsiyelerini verebilmek için doğru anı bekliyordu.

"İnsan olmak çok zor hele cadı olmak çok daha zor! " diye ofladığında az önce annesinin elini çektiği saçlarını eliyle geriye attı.

İki çocuğunda da babaları gibi bıraktığın gibi kalan saçlarını sıkça düzeltme huyunun olması içine sıcak bir duygu katabilirdi sadece kadının.

"Zor ama biz bu zorluklarla başa çıkabilecek varoluşa sahip varlıklarız öyle değil mi tatlım. İçinde kalıntı kalmış, devam eden, topraktan yeni çıkan ve tohumları yeni düşmüş duygularının hepsinin belli belirsiz farkına vardın belki de kafanı kurcalayan dersler ve işler olmadığı zamanda. Her şey sana karışık geldi sanki bir kaos gibi. Zamanla o kaos dinginkeşecek tabi ara ara canlanacak ama vir kere sakinleştirdin mi sakin kalabilmesini sağlayacak kabiliyetin olacak."

"Nasıl yapacağım anne? Nereden başlayacağım?"

"Önce belirsiz hislerinden emin olup  onları tanımlamaya çalışabilirsin."

"Pişmanlık var biraz içimde birde..."

"Anne ben kimse acı çekmesin istiyorum."

"Ah Laresa'm, tahmin etmiştim seni şifacıya götürürken böyle olabileceğini." dedi içinden Euphemia.

"Sırf mirasından kalma bir eşyayı alabilmek için kara lanetle delirtilen bir kadın senin teyzen anne. Doğucağı aileyi ve koruması gereken miras görevini isteyerek almadı. Sadece bu yük ona yüklendi. Acı çekiyor. Çekmemeli."

"Bazen hayat bazılarımıza gülmez ve bize acıyı layık görür tatlım. Elimizden uyum sağlamaktan başka bir şey gelmez."

"Ya gelirse anne? Ya acısı durabilirse, ya iradesine tekrar kavuşabilirse?"

~~~~

619 kelime

Aslında bundan sonraki bölüm direk Hogwarts'ta dönmeyi düşünüyordum ancak diğer başrolümüzü boşladığımı fark ettim.

Regulus Black: Siyah GülKde žijí příběhy. Začni objevovat