Bölüm/1

59 12 17
                                    

Selamlar👋🏻
Siz "Bu bölüm neden bu kadar kısa" demeden önce ben açıklamak istedim.
Bölümler bu şekilde kısa ve
Az olacak. Sıkıcı olmadan ve akışı bozmadan tadımlık bir hikaye bırakıyorum. Taslakta duracağına burada durması daha iyi.
Sizleri seviyorum. İyi okumalar🌟

Bölüm şarkısı: Esra Poryalı/İnci Küpe

Yüzmeyi bilmeyen denizkızı olur mu? Olurmuş. Gerçi o söyleyene kadar, bir denizkızı olduğumdan da habersizdim. 'O' hayatımın vazgeçilmez ve eksik yanı, yapbozumun âslâ tamamlanamayan küçük parçası, sevdiğim adam...

Aklınız karıştı öyle değil mi? Haklısınız. Size en başından anlatmaya başlasam iyi olur.

Küçük bir sahil kasabasında doğdum. Doğup büyüdüğüm yer mükemmel ama pekte mükemmel  olmayan insanlarla dolu. Hayatımın yirmi üç senesinden bir çok insan geçti. Ama hiç biri onun gibi değildi. Sonumuzun nasıl olacağını bilmediğim, beni hep bilinmezliğe iten o adam. Kaya.

Onunla sonbaharın başlarında başlayan bir arkadaşlığımız oldu. Pek sohbet etmezdik aslında ama sohbet ettiğimiz kısa zamanlarda ise konularımızı karıştırır, susmak nedir bilmezdik. Ta ki o ilkbahar akşamına kadar.

Birbirimizde telefon numaramız olmasına rağmen o güne kadar hiç o kadar fazla mesajlaştığımızı anımsamıyorum.

Ortak arkadaşlarımız sayesinde tanışmıştık. O yüzden sık sık arkadaş buluşmalarında karşılaşıyorduk. O gün yine öyle oldu. Hep beraber toplanıp buluştuk. Yanlarından ayrılırken tokamı düşürmüşüm. Bulmuş. Avucunun içine koyduğu siyah tokanın fotoğrafını çekip bana attı. 'Bu senin mi?' yazıyordu altında. Şaşırmadım desem yalan olur. İlk düşündüğüm şey;tokayı bulduğu zaman ilk aklına gelen kişi ben olup olmadığımdı. Ne düşünüyordum böyle? Kendime geliyorum ve telefonun ekranında parmaklarımı gezdiriyorum. 'Evet. Sanırım pantolonumun cebinden düşmüş.' çok zaman geçmeden cevap geliyor. 'Tokan artık benim.'

O gece, sabaha kadar konuştuğumuz ve hayatımızın dönüm noktası olan, bizi bir bilinmezliğe iten gece idi. Sabahın dördünde uyumuş, dokuzda uyanmıştık. Uykuya aşık biri olarak söylemem gerekirse hiç uykum yoktu. Sanırım heyecan, uykusuzluğumun önüne geçiyordu.

Kaya, ismiyle tezat biriydi. İnce ruhlu, düşünceli ve hiçbir duygusunu saklamayan biri idi. Ağladığında kimse görmesin diye kuytu köşelere saklanmazdı mesela. Ağlardı işte, olduğu gibi. Sanırım beni ona çeken şey bu açıklığıydı.

Daha önce hiç sevgilisi olmamıştı. Enteresan geliyordu kulağa. Yirmi küsür yaşına gelmiş, iş sahibi bir adam. Askerliğini bile yapmıştı ve bu zamana kadar hiç sevgilisi olmamıştı. Nedeni neydi bilmiyordum. Hiçbir zaman bunu sorabileceğim kadar yakın olmamıştı sohbetlerimiz.

Bir haftadır daha yakın, daha samimiydi konuşmalarımız. Bir fırsatım olursa şayet, bu konuyu sorup, saçma merakımı gidermek istiyordum. İçimi okumuş gibi mesaj atmıştı o gün.

"Bir buluşmayı hak ediyoruz bence. Belki bir pamuk şekeri ısmarlarım sana, sahi Denizkızı, pamuk şekeri sever misin?"

Birde bu konu vardı tabi. İlk tanıştığımız günden bu yana, aynı şekilde sesleniyordu bana. 'Denizkızı.'  Neden bu şekilde hitap ettiği konusunda bir fikrim yoktu. Hiç sormamıştımda açıkçası.

"Severim pek tabi, var mıdır sevmeyen pamuk şekeri?"

Pamuk şekeri oldum olası severdim. Belki de ruhumun büyümeyi reddetmesi yüzünden hâlâ seviyorumdur. Kim bilir?

"Pekâlâ. O zaman benimle yarın sahilde pamuk şekeri yer misin?"

Hayır deme ihtimalim sıfırdan bile azdı.

"Olur."

Hayat sizi nereye sürüklerse oraya giderdiniz. Buna itiraz etmeye hakkınız yoktu. Beni de bir sahil kasabasında,bir beyefendi ile pamuk şekeri yemeye itmişti. İtirazım var mıydı? Hiç sanmam.

İnci Küpeli Denizkızı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin