Bölüm/4

26 11 22
                                    


Bölüm Şarkısı: Fairuz-Kanou ya habibi

                                          İyi okumalar 🌟

Üzerimi giyinirken kıyafet dolabımda duran ceket dikkatimi çekiyor. Bunu aldığımı hatırlamıyorum. Bir süre ceketi inceledikten sonra aklıma geliyor. Soğuk bir sonbahar akşamı, Kaya'nın giyinmem için verdiği kendi ceketi. Gülümseyerek o günü düşünüyorum.

Batıkan İzmit'ten gelmiş, tekrar hep beraber buluşmak istediğini söylemişti. Onu kırabilmek ne mümkün. Kabul ediyoruz. Fazla serin olmadığını düşünerek üzerime pek kalın olmayan kıyafetler giyiniyorum. Batıkan, Kaya'nın misafiri. Onunla beraber aynı kasabada olduğumuz için gelip beni alabileceklerini söylüyorlar. Kabul ediyorum. Kaya geldiği zaman beni arıyor. Tanıştığımız ilk günün sonunda Derin, iletişimimizin kopmasını istemediği için bir WhatsApp grubu kurdu. O yüzden hepimizin telefon numarası birbirimizde vardı.

Onları fazla bekletmemek adına evden hızla çıkıyorum. Soğuk havanın yüzüme vurması, üzerimde olan kıyafetin inceliğini hatırlatıyor bana. Bir an ürperiyorum. Hızla arabaya ilerleyip arka kapıyı açıyorum. Arabaya binip kapıyı kapatıyorum.

"Merhaba. Nasılsınız? Batıkan hoş geldin."

Soğuktan ürpererek söylemek istediğim bütün kelimeleri ard arda sıralıyorum.

"Merhaba Marin. Hoş buldum ama seni pek hoş bulmadım. Üşüyor musun? Neden kalın giyinmedin?"

"Sıcaktan çıktığım için biraz ürperdim az sonra geçer."

Kaya arkaya dönüp bana bakıyor.

"Bak şuradaki ceketi giyinebilirsin."

Gösterdiği yerdeki cekete bakıyorum. Beni yanlış anlamış olacakki konuşmaya başlıyor.

"Temiz merak etme. Benim ceketim."

Kafamı sağa ve sola hızla sallıyorum.

"Hayır. Beni yanlış anladın. Kirli demedimki."

O muazzam gülümsemesini sunuyor bana ve önüne dönüp arabasını çalıştırıyor. Bu sayede, onun ceketi yardımıyla hasta olmaktan kurtuluyorum.

Düşüncelerimden sıyrılıp gülümsüyorum. Ceketini vermeyi unutmuş olmak büyük ayıp. Ceketi askısından çıkarıp yanıma alıyorum. Hazırlığım bitince evden çıkıyorum. Onu fazla bekletmek istemediğim için bekleyen taraf ben oluyorum. Çok geçmeden siyah arabası evimin önünde duruyor. Hızla arabaya biniyorum.

"Merhaba."

"Merhaba denizkızı. Çok bekletmedim öyle değil mi?"

"Hayır. Fazla beklemedim. Bu arada ceketin bende kalmış. Kusura bakma, vermeyi unutmuşum."

"Sende kalsın. Hırka almanı söylemiştim. Almamışsın. Orada üşüyeceksin."

"Unuttum. Bende kalsın o zaman."

Gülümseyerek önüne dönüyor ve arabayı çalıştırıyor. Gideceğimiz yeri bilmiyorum. Sormuyorumda. Sessiz geçen yolculuğumuzun ardından bir dağın tepesinde duruyoruz.

"Burası neresi?"

"Burası, Şehri ayaklarımızın altına alacağımız yer. Burası, bu şehrin zirvesi."

Şaşırarak arabadan iniyorum. Kaya'nın ceketini yanıma almayı unutmuyorum. Biraz ilerleyip tepenin tam ucunda duruyorum. Şehrin tüm ışıkları gözlerimin içinde parlıyor bir an. Dudağımın kenarları yanlara doğru kıvrılıyor.

Elimin üzerinden kayan, Kaya'nın ceketine bakıyorum. Kaya elimden alıyor ve arkama geçiyor.

"Üşüyeceksin."

Onun yardımıyla giyiniyorum ceketi. İşi bitince arabaya ilerliyor. Bagajı açıp kamp sandalyelerimizi ve bir piknik sepeti çıkarıyor.

"Aç mısın bilmiyorum ama ben açım. O yüzden bize sandviç yaptım. Kahve yapmayıda ihmal etmedim. Denizkızı kahveyi çok sever öyle değil mi?"

Konuşarak yanıma ulaştığında ona gülümsüyorum. Yardım etmek için elindeki kamp sandalyesine uzanıyorum. Bana izin vermiyor.

" Ben hallederim. Sen sadece bekle lütfen."

Onu onaylayarak beklemeye başlıyorum. İlk başta sandalyelerimizi kurup beni nazikçe kendi sandalyeme oturtuyor. Daha sonra kendisi de sandalyesine oturuyor. Piknik sepetini açıyor ve içindeki özenle paketlenmiş sandviçlerden birini bana uzatıyor. Sandviçimi verdikten sonra termosa uzanıyor. Bir bardak kahveyi bana verdikten sonra kendi kahvesi ve sandviçini alıp arkasına yaslanıyor.

Sandviçini açarken onu iyice süzüyorum. Bu yaptığım tacize giriyor mu?

Alnına değen kıvırcık saçları, kahvenin en güzel tonu gözleri, imrenerek baktığım kirpikleri, uzun boyu ve kaslı vücuduyla her kadının elde etmeye çalıştığı bir adam. Kaya Biliroğlu.

"Seninle konuşmam gereken şeyler var. Aklımı kurcalayan,vbeni uykularımdan edecek kadar çok düşündüğüm konular."

Sandviçinden bir ısırık almak için eğildiği sırada, benim cümlelerimle kafasını kaldırıyor ve aşık olduğum kahvelerini bana dikiyor.

"Seni bu kadar düşündürecek ne yapmış olabilirim bilmiyorum ama bu yaptığım şey seni uykusuz bırakacak kadar kötüyse, özür dilerim."

"Hayır. Yanlış bir şey yapmadın. Ben sahilde vakit  geçirdiğimiz günden sonra düşünmeye başladım. Sana sormam gereken,ama sormayı ertelediğim çok soru var."

Gülümsedi.

"Seni dinliyorum Denizkızı. Soracağın her soruya dürüstçe cevap vereceğimden şüphen olmasın."

İnci Küpeli Denizkızı Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora