Bölüm/5

25 11 33
                                    

Bölüm Şarkısı: Leman Sam-Kıyamam Sana

                                                 İyi okumalar 🌟

Sandviçimi ve kahvemi, piknik sepetinin üzerine bırakacakken bana engel oluyor.

"Ben soruna cevap verirken yavaş yavaş yersin. Kahven soğur ve aç kalırsın bırakma."

Kafamı onaylarcasına sallayıp boğazımı temizlemek adına biraz öksürüyorum.

"Bana neden Denizkızı diyorsun? Beni tanıdığını söyledin. Nereden tanıyorsun? Çünkü ben seni Batıkan ile tanışmaya gittiğim güne kadar tanımıyordum."

Gülümseyerek sandviçinden bir ısırık alıyor. Hızlıca çiğneyip yutuyor.

"Marin;deniz ve denize ait her şey demek. Sen denize ait, gerçek olamayacak kadar güzel bir kadınsın. Sen benim, gerçek olduğuna güçlükle inandığım, güzel Denizkızım."

Söyledikleri beni mayıştırmış, dudağımda istemsiz bir gülümseme olmuştu. Bakışlarımı ellerimdeki kahveme çevirip, bardağı ağzıma götürüyorum ve bir yudum alıyorum.

"Seni nereden tanıdığım sorusuna gelecek olursak eğer Denizkızı, yağmurun altında ağladığın o geceyi hatırlamanı isterim. Beraber ağladığımız o gece."

Gözlerim hızla Kaya'yı bulduğunda şaşkınlıktan çenem tabir-i caiz ise yere düşecekti. Beynimi zorlayıp o geceye geri dönüyorum.

Ailem ile yaşadığım için evde ağlamaya çekiniyorum. O yüzden ağlamak istediğim her zaman sahile inmeyi adet edindim. İşte o zamanlardan biriydi bugün.

Sevgilim ile yollarımızı ayırmış, üzülen taraf ben olmuştum. Kendisi hiçbir şeyi umursamayan biri olduğu için, her şeyi fazlasıyla önemseyen ben bu durumda en çok üzülen olmuştum.

Hava oldukça serin, hatta yağmurun yağması bekleniyor. Ben kendimi biraz daha tutmaya çalışıyorum. Sahile varana kadar ağlamamalıyım. Sonunda benim sonuma varıyorum. Deniz kokusu burnuma dolduğu an, gözlerimde akmayı bekleyen yaşlar, yanağımdan birer birer düşüyor.

Yağmur, gözyaşlarıma meydan okurcasına yağmaya başladığında etraftaki bir iki kişi hızla koşuşturmaya başlıyor. Ağlayan gözlerimi gökyüzüne çeviriyorum. Ağlamam daha da şiddetleniyor. Hatta omuzlarım sarsılıyor ve hıçkırıklarım dudaklarımın arasından firar ediyor.

"Nedir derdin? Niçin böyle ağlıyorsun? Bir kaybın mı var?"

Ses beni ürkütsede kafamı kaldırmadan cevap veriyorum.

"Ehemmiyet verdiğim her şey veyahut herkes, ellerimin arasından bu yağmur damlaları gibi kayıp gidiyor. Ben buna engel olamıyorum."

Yanımda bir kıpırdanma oluyor. Sanırım yanıma oturuyor. Kafamı ellerimden kaldırmadan, gözlerimi yanımdaki cüsseye çeviriyorum. Saçları sırılsıklam olmuş, gözlerini kapatmış. Takım elbisesinin paçaları çamur. Yüzü, saçları yüzünden görünmüyor.

" İnsanın emniyeti, ehemmiyetinden geçer. Sen ehemmiyetini kaybetmişsin. Şimdi emniyette misin?"

Anlamsızca kaşlarımı çattığım sırada gür bir ses işitiyorum. Gök gürlüyor. İstemsizce yerimde sıçrıyorum.

"Bilir misin yüzmeyi?"

Kafamı bir sağa, bir sola olumsuzca sallıyorum.

"Bilmem."

"Bu yüzden boğuluyorsun. Önce yüzmeyi bilmen gerek."

"Beyefendiciğim. Kafam oldukça karışık, birde siz karıştırmayın rica edeceğim."

"Adınız nedir?"

"Marin"

"Yüzmeyi bilmeyen denizkızı, kayaya çarptı."

Yine anlamsızca bakıyorum saçlarının elverdiğince görebildiğim suratına.

"Hiç vefat eden bir yakınınız oldu mu?"

Tüylerimin bir anda diken diken olduğunu hissediyorum. Çatallaşan sesimle cevap veriyorum.

"Hayır."

"O zaman, sizden giden ve onun için ağladığınız kişi kendi bilinciyle gitti sizden. Yanlışsam düzeltin lütfen."

Bakışlarım tekrar elimde kavuşuyor. Burnumu çekiyorum.

"Doğru."

"Nedendir o zaman ağlamanız? Sizce o ağlıyor mudur sizin için?"

Kafamı tekrar sağa ve sola olumsuzca sallıyorum.

"Ağlamıyordur."

"Canınız ağlamak istiyorsa lütfen daha üzücü konulara ağlayın. Hatta gelin beraber ağlayalım."

"Neye ağlayalım?"

Küçük bir çocuk gibi sorduğum bu soru ona komik gelmiş olacakki kıkırdama sesleri kulağıma doluyor. Derin bir iç çekiyor.

"Bir sene önce erkek kardeşimi kaybettim. Daha on altı yaşında idi. Bugün sene-i devriyyesi. Genç bir delikanlı, bir arabanın altında kaldı. Maalesef kurtarılamadı."

Bu durum beni, kendi içinde bulunduğum durumdan daha fazla üzüyor.

"Şimdi bu sebepten ötürü ağlayabilir miyim? "

" Bende sizinle beraber ağlayabilir miyim? "

Sesi çatallaşıyor.

"Ağlayabiliriz o halde."

Düşüncelerimden hızla sıyrıldığımda hâlâ şaşkındım.

"Sen, kardeşini kaybetmiştin. O gün beni kendime getiren, değmeyecek insanlar için ağlamamam gerektiğini öğreten sendin. Kaya neden bu zamana kadar hiç söylemedin?"

"O konu, o gün, o sahilde kapandı Deniz kızı."

O kadar naif bir adamdı ki gerçek olup olmadığını kendi içimde sorguluyordum. Kaya Biliroğlu, tüm tabularımı yıkan, mükemmel insan. Hayatımın geri kalanında yanımda olman için elimden ne geliyorsa yapacağım.

İnci Küpeli Denizkızı Where stories live. Discover now