6. Bölüm : Ahır

1.7K 30 6
                                    


Hoş geldin! Oy vermeyi unutma lütfen. Keyifli okumalar...




Sınavımın eşiğindeyken, yaşadığım bu travmanın ağırlığı adeta beni mahvetmişti. Basit bir hayat sürmek, okulumda vakit geçirmek ve geleceğime odaklanmak istemiştim. Ne suçum vardı ki? Ama her şey beklenmedik bir şekilde gelişti ve şimdi buradaydım, karanlık bir ahırın içinde kilitlenmiş durumdayım.

Bir zamanlar sadece basit ve mütevazi bir hayat sürmek istemiştim. Okumak, öğrenmek ve geleceğimi şekillendirmek... Edebiyat öğretmeni olmak, yazılar yazmak, şiirler okumak ve bu tutkumu öğrencilere aktarmak istiyordum. Her yeni kitap, yeni düşünce, yeni hikaye, beni daha da besliyor ve geleceğe dair umutla doluyordu. Ama her şey bir anda karanlık bir bulutun içine gömüldü.

Olayın ardından içimde bir sıkışma, bir ağırlık hissi oluştu. Sanki yüreğim taş kesilmişti.

Gözlerim hala yaşlıydı ve bakışlarımı boşluğa dikmiştim. Gece boyunca sesli bir şekilde ağlamıştım, feryatlarım adeta içimi dağlamıştı. Hayvanların bile içi parçalanmıştı bu çığlıkları işitince. Onların da anladığı bir şeyler olmalıydı çünkü. Feryadım, ahırın taş duvarlarında yankılanıp durdu, çaresizliğimi tüm varlığıyla yansıtarak.

Sanki her süzülen gözyaşı, her çıkan feryat parçasıyla birlikte içimdeki yaraları daha da derinleştiriyordu. Neden böyle bir trajedi yaşamıştım? Bunu hak edecek ne yapmıştım? Gözlerim hala yaşlıydı ama içimde bir öfke de vardı. Ahırın sert toprağına baktım sanki ona bağırarak haykırabilirdim tüm acılarımı.

Öylesine yürekten geldi ki çığlıklarım, sanki içimdeki tüm dertleri, umutsuzluğu, öfkeyi ve hüznü bir kez daha yaşanmış gibi dışa vuruyordu.

Bağırışlarım Mardin'in taş evlerinde yankılandı. Belki de bu eski sokaklar, benim içimdeki fırtınanın ve çaresizliğimin yankısını taşıyordu. Her haykırışımda, binlerce yıllık taşların arasında yankılanan bir çığlık gibi geliyordu. Sanki sadece ben değil, tüm tarihin acıları, hüznü ve sıkıntıları da bu taşların içinde sıkışıp kalmıştı.

Gecenin ilerleyen saatlerinde gözlerimden yaşlar süzülerek uyudum. Rüyalar karma karışıktı, karanlığın içinde kaybolmuştum. Olayın etkisi hala içimdeydi ve rüyalarımın derinliklerine sızmıştı. Uykum, karanlık düşüncelerin ve duyguların labirentinde tükenmişti.

Saatler geçti ama zamanın akışı hissetmedim. Sorunların sıkışmışlığı içerisinde kayboluyordum. Dışarıdaki dünya beni umursamıyor gibi görünüyordu. Herkesin devam edebildiği günlük hayatlarını bilmek, beni daha da içten içe kemiriyordu.

Karanlık ahırın içinde, kilitler ardında hissettiğim bu acıyı zamanla atlatabileceğimi bilmek, içimde bir umut ışığı oluşturdu. Belki de bu zorlu dönemin sonunda daha güçlü çıkabilirdim. Belki de hayatın getirdiği zorluklara meydan okuyacak bir gücü içimde bulabilirdim. Umarım bu içsel kıvılcım, geleceği aydınlatan bir ışık olurdu.

Ertesi günün ilk ışıklarıyla birlikte, hüzünlü bir sessizlik içinde ahırda yalnızdım. Gözlerimden süzülen gözyaşları, acıların ve belirsizliğin içinden geçerken yanaklarıma serpişti. Zamanın hızla akıp gittiği bu yerde, düşüncelerim hızla döne döne ağlıyordu. Bir an bile sakinleşme umudu bulamadan, olayın etkisinden sarsılmış bir halde oturdum. Günün ilerleyen saatlerinde bile ağlamaya devam ediyordum, tükenmişlik içinde.

Geçen saatler boyunca, kararlılık ve çaresizlik arasında gidip geldim. Zihnimi meşgul eden düşünceler, hala kulaklarımda yankılanan haykırışlar ve içimde yükselen çığlık gibi etkiler bırakıyordu. Mehmet Ağa ya da başkası, beni babamın anneme sunduğu hayatın hapsine sokmaktan başka bir şey yapmayacaktı.

Yeniden ZühreOù les histoires vivent. Découvrez maintenant