13. Bölüm : Düğün Davetiyesi

1.2K 25 3
                                    



Hoş geldin! Oy vermeyi unutma lütfen. Keyifli okumalar...





Babam, bize doğru sert ve kendinden emin adımlarla yaklaştı. Sert bakışlarına karşı koyamadım ve başımı önüme eğdim. Rıfat da elindeki sopayı yere bıraktı ve o da başını öne eğdi. Mehmet Ağa babamın gelişiyle rahatladı. Bana ve Rıfat'a doğru bakıp sırıttı. İşte şimdi bittiniz der gibiydi. Babam bakışlarını bizden Mehmet ağaya çevirdi. Merakla, "Ne oluyor burada Ağa?" diye sordu. 

Mehmet ağa, "Ağam, senin bu çocukların büyük küçük bilmez olmuş. Kimseden utanmaz olmuş. Zühre'yi kapının önünde bir oğlanla gördüm. Bana eski mevzuları açıp kendini aklamaya çalışıyor. Rıfat da ablasına çanak tutuyor." dediğinde babam sinirle kükredi:

"Ağa! Ağa! Sana ne benim kızımın kimle konuşup konuşmadığından?" dediğinde Rıfat heyecanla araya girdi, " Ablama kızıyordu baba. Ben her şeyi balkondan duydum. O çocuk Ayşe'nin kuzeniymiş. Mehmet abi ablamı kıskandı." diye mırıldandı. 

Babam burnundan soludu. Mehmet ağa sinirle güldü, " Kıskanma falan yok ağam. Ben sadece senin namusuna laf gelsin istemiyorum." dediğinde babam üzerine adımladı: 

" Sen benim kızımın namusunu daha önce düşünecektin. Senin yüzünden benim namusuma ne laflar geldi. Hala da geliyor. İki mal verdin diye tepemize binemezsin. Haddini bil! Kızımla ilgili hiçbir mevzuda adını duymak istemiyorum. Uzak duracaksın benim kızımdan!" 

" Ama ağam..." diye kendini savunacak oldu Mehmet ağa. Babam elini kaldırdı ve onu susturdu. Bana döndü. " Zühre kim bu oğlan?" diye sordu. "Ayşe'nin kuzeni baba." diye yanıtladım. "Neye gelmiş?" diye sordu.

" Ayşe ile çarşıya çıkmışlar. Ayşe geçerken bana uğrayıp geçmiş olsun demek istemiş baba." dedim sakinleşmeye çalışarak. Babam merakla, " Adı neymiş çocuğun?" dedi. "Cihan." diye yanıtladım kalbim heyecanla çarparken. 

Babam güldü, " Doktor çıkacak değil mi?" diye sordu. Evet anlamında başını salladım. Başımı okşadı. Koskoca Ahmet Ağa ilk defa bana şefkatle dokunuyordu. Bu dokunuşu döverken ki dokunuşlarından ayırt etmek o kadar güçtü ki gözlerimi sımsıkı yoldum eteğimin kenarlarını çekiştirirken. Yine bir tokat atmasını beklerken o sadece, "Aferin kız." diye mırıldandı. 

Mehmet Ağaya nispet edercesine, "Belli mi olur yakında doktor damadımız olur. Hem o çocukla geçen gün kahvehanede tanıştık. Düzgün, beyefendi. Tam hayallerimdeki gibi bir damat. Babası da İstanbul beyefendisi diye anılır buralarda. Mal mülk konusunda darlık çekmezsin. İnşallah seni beğenmiştir. Aferin aferin." diye mırıldandı. 

Mehmet ağanın yüzü sinirden felç geçiriyor gibi yamulmuştu. Kırgın ve kıskanç bir ifadeyle aramızda dururken, babam ve Mehmet Ağa, avludan ayrıldılar. Rıfat'ın koruma girişimi hâlâ zihnimi doldururken, aklım Cihan'ın adını düşündüğüm bir karışıklık içindeydi. Kalbim hızlıca atmaya devam ederken, hissettiğim karmaşık duyguların üstesinden gelmeye çalışıyordum.

Rıfat'a kocaman sarıldım. "İyi ki benim kardeşimsin dedim. Neşeyle cıvıldadı küçük kardeşim "Sen de iyi ki benim ablamsın dedi. Tahta oyuncağını havaya kaldırdı. "Ablamı her şeyden korurum ben!" diye haykırdı ve evin avlusunda neşeyle koşturdu. Onu izlerken gururla doldum. 

O an, annemle göz göze geldik. Ellerinde Cihan'ın getirdiği bir poşet vardı. Aniden bana yaklaşıp poşeti uzattı ve sakin bir sesle, "Kızım, baban görmeden odana çıkart. Sakla." diye tembihledi. Başımı hafifçe sallayarak annemi anladığımı belirttim, sonra hızla koşarak merdivenlerden yukarı çıktım. Ancak, o esnada geniş omuzlu biriyle çarpıştım ve yere düştüm. Hemen fark ettim ki bu Mehmet Ağa'ydı.

Yeniden ZühreWhere stories live. Discover now