22. Bölüm : Koridorların Gölgesindeki Azim

669 26 2
                                    

Oy vermeyi unutmayın lütfen ✨

Keyifli okumalar




Sesini fısıltıya çevirerek "Evet" dememle birlikte, soruyu soran hemşire başarılar dileyip sessizce odadan çıktı. Kalbim hızla atmaya başlamıştı, çünkü bu anın ardında aileme yakalanma riski vardı. Ödüm kopmuştu; ancak bir umut ışığı, koridorun diğer tarafında belirmiş gibiydi.

Gözlerimi kapayıp derin bir nefes aldım. Evet dememle birlikte yaşadığım gerilim anında hafiflemişti, ancak hala içimde bir endişe bulanıklığı vardı. Ailemin bu durumu öğrenmesi halinde, okumak istediğim üniversitenin kapıları tamamen kapanabilirdi.

İçimdeki bu endişeyle birlikte, geleceğim adeta bir dengede duruyordu. Sınava giremezsem, tüm hayallerim ve çabalarım boşa gidecekti. Ancak bir umut vardı; bir hemşire görmüştü. Bu, aileme yakalanma ihtimalini bir nebze olsun azaltıyordu.

Koridorda beklerken, duvarlardaki soğuk yüzeyi hissettim. Telefonu elimde sıkıca tutuyordum, sanki o, bu belirsizlik anında benim tek dayanağım gibiydi. Üniversite sınavı benim için sadece bir sınav değil, aynı zamanda özgürlük kapısıydı.

Koridorun sonunda beklerken, ayak sesleri yaklaştı. Hasret Abla sessizce yanıma geldi ve endişeli bir bakışla sordu, "Her şey yolunda mı?" Ben de başımı sallayarak, "Evet," dedim.

Hasret Abla, içten bir gülümsemeyle, "Merak etme, bu günleri atlatacağız. Sen sadece sabret, gerisini düşünme. Ben Fatoş yengeyle konuşmaya devam edeceğim. Herkes sakinleşecek İnşallah," dedi.

Onun içtenliği ve destekleyici sözleri, içimdeki endişeyi biraz hafifletti. Bu anı atlatabilirsem, belki de geleceğimi kendi çabalarımla inşa etme şansım olacaktı. Hasret Abla bu sözlerle birlikte, tekrar Fatoş yengenin odasına döndü.

Koridordaki bekleyişim devam ederken, Hasret Abla'nın cep telefonunu elime alıp dikkatlice inceledim. Ellerim biraz titriyordu, ancak bu telefon, şu an için benim için bir kapı açabilirdi. Telefonun ekranında, kilitli bir ekran koruyucu vardı ve benim için bir umut kaynağı gibiydi.

Hasret Abla'nın telefonunu açıp düşüncelerimle baş başa kaldım. Eğitim hayatımda önemli bir dönemeç olan üniversite sınavına hazırlanıyordum ve bu sınavın benim için taşıdığı anlam büyüktü. Ailemin bu süreçte beni engellememesi için, gizlice çalışmak zorundaydım.

Telefonun dokunmatik ekranına hafifçe dokundum ve ana ekranın kilidini açtım. Hızlıca ayarlar kısmına girerek telefonun sesini kıstım. Ardından, cep telefonu ışığını kapatarak odaklanmam gereken edebiyat konusundaki ezberime geri döndüm.

Koridorun sessizliği içinde, cep telefonunun ekranında parlayan ışık beni rahatsız etmiyordu. Bir yandan ezber yaparken, bir yandan da telefonun tuşları arasında kaybolmuştum. Kitaplardan ve defterlerden ziyade, şu an için Hasret Abla'nın telefonu benim için birinci öncelikti.

Edebiyat konusundaki soruların yanı sıra, aklımda sürekli olarak üniversite sınavı vardı. Bu sınav, geleceğimin anahtarıydı ve ailemin sınavı öğrenmesi durumunda, belki de bu kapı tamamen kapanabilirdi.

Telefondaki karanlık ekranın altında, cep telefonu tuşlarına dokunarak dikkatlice edebiyat konusundaki konuları tekrar ettim. Zihnimi sınavın getirdiği stresten uzaklaştırmaya çalışıyordum. Telefonun tuşlarına dokunmak, bir yandan da gizlice çalışmaya devam etmek beni rahatlatıyordu.

Bu telefon, sadece bir iletişim aracı değil, aynı zamanda benim için bir çalışma aracıydı. Edebiyat konusundaki bilgileri tekrar etmek ve sınav için kendimi hazırlamak için telefonu kullanmaya devam ettim.

Yeniden ZühreWhere stories live. Discover now