7. Bölüm : Aydınlık Ve Işıltılı

1.2K 29 3
                                    


Hoş geldin! Oy vermeyi unutma lütfen. Keyifli okumalar...






Kadın, elindeki çikolatayı hastane sehpasının üzerine bıraktı. Yüzünde geniş bir gülümseme belirdi, ancak gözlerindeki parlaklık biraz yapmacık gibi görünüyordu. Bu gülümseme ve jestler, içten gelmeyen bir samimiyeti yansıtıyordu. Ses tonu tatlıydı, ama sesindeki titreşim, onun gerçek duygularını maskeliyordu. Hafifçe öne eğilerek nazikçe mırıldandı: 

"Geçmiş olsun şeker kız. Çok üzüldük." Ancak bu sözlerin arkasında samimi bir üzüntü olduğunu hissetmek oldukça zordu.

Mehmet Ağa'nın yüzünde mahcup bir ifade belirdi. Gözleri, yere dalmış gibi görünüyordu, belki de içinde karmaşık duygular yaşıyordu. "Geçmiş olsun Zühre." dedi, adım adım yaklaşarak. Başımı hafifçe salladım, duygusal bir karışıklık içindeydim. 

Gözlerim anlam arayışıyla doluydu ve sonra anama döndüm, sorgulayan bir ifadeyle. Annemin gözleri benimkilerle buluştuğunda, aramızda sessiz bir anlaşma gibi bir şey oldu. Anladığını belli etmese de, o da benim hissettiklerimi anlamıştı.

Rıfat'ın neşeli sesi, odanın içinde yankılandı ve dikkatimi hızla ona çevirdi. Koşarak üzerime geldi, kolları etrafıma sarıldı. Onun içten gelen sevinci ve neşesi, beni aniden sardı. Rıfat'ın enerjisi, adeta odanın içine hayatın tazelik ve umutla geldiğini taşıyordu. Onun sarılmasıyla birlikte, kendimi aniden daha iyi hissettim. O an, tüm bu karmaşık duyguların ve geçmişin yükünü bir süreliğine unutmamı sağladı.

Kardeşimin sevgi dolu bakışları, hastane odasının sade duvarlarını bile aydınlatmış gibi görünüyordu. Gözlerimin içine bakarak konuşurken, "Abla, sana bir şey olacak diye çok korktum. Ablasız kalacağım sandım. Çok teşekkür ederim, iyileştiğin için." dedi. Onun bu sözleri, benim için ne kadar değerli olduğunu bir kez daha hatırlattı. Gülümsedim ve küçük kardeşimin minik ellerini öptüm. Bu dokunuş, aramızdaki sevgiyi ve bağı daha da derinleştiren bir anı olarak kalacaktı.

Bir an sessizce ona baktım, içimdeki sevgi ve sorumluluk duygusu bir kez daha kabardı. "Seni bırakıp hiçbir yere gitmeye niyetim yok, ablam." diye mırıldandım. Gözlerinin içi parladı, sanki içindeki endişenin dağıldığını hissetmiş gibi. Bu an, aramızdaki bağın ne kadar güçlü olduğunu tekrar hatırlatıyordu.

"Abla, beni asla bırakmazsın, değil mi?" diye sordu kardeşim iyice emin olmak istedi. Kocaman sarıldı. İçimden gelen en doğru cevabı buldum: 

"Asla. Ne olursa olsun, seni bırakmayacağım, kardeşim." 

Onun sıcak sarılmasıyla, aramızdaki bu sözleşmeyi bir kez daha onayladık.

Rıfat, içinde coşku ve neşe barındıran bir enerjiyle odada coşkuyla koşturuyordu. Annemin "Dur oğlum, yavaş ol!" uyarısı, onun coşkusunu dizginlemesine yetmedi. Neşeli çığlıkları ve adımları, hastane koridorlarını doldururken, içimde hayatın içindeki güzellikleri hatırlatan bir his uyandı. Bu an, her şeye rağmen hayatın içindeki sevinç ve umudu yansıtıyordu.

Babam, Mehmet Ağa'ya dönerek bir işaretle göz kırptı. "Hadi Ağa, kızım biraz dinlensin. Biz de ne konuşacaksak konuşur, işlerimizi hallederiz." şeklinde kararlı bir tonla konuştu.

Mehmet abi başını hafifçe sallayarak, "Tamam, Ahmet Ağa," diyerek cevapladı. Ardından gözlerini bana çevirdi ve yeniden geçmiş olsun dileklerini iletti. Bu anın içinde, Mehmet Ağa'nın bir duygu karmaşası yaşadığını sezebiliyordum. Belki de duygularını dışa vurmak yerine içine atıyordu.

Yeniden ZühreWhere stories live. Discover now