15. Bölüm : Dudaklarıma Esir

2K 38 6
                                    



Adam, Mehmet Abi'nin üzerine adımladı. Mehmet Abi hızla ayağa kalktı. Suratı gerildi. Adama sertçe baktı, "Selim Abi, ne varmış halimizde?" diye sordu, tehdit eder bir tonda. İsminin Selim olduğunu öğrendiğim adam sinirle güldü.

Kaşlarıyla beni işaret edip, "Kim bu kız? Nişanlın mı?" diye sordu, sonra dudağını ısırdı ve o dillere destan gıcık kahkahasını tekrar attı.

"Pardon ya, nişanlıyken kardeşimle evlenip boynuzladığın kız ile kardeşimin düğünde el elesin. Ne var halinizde?" diye sordu alay edercesine.

Şaşkındım. Böyle bir yanlış anlaşılmaya asla sebep olmak istemezdim. Öne doğru adım attım, ürkek bir ceylan gibi. Sesimin titremesine güçlükle engel oldum.

"Yanlış anladınız. Mehmet Ağa, benim abimdir."

"Anneciğim, bak şu küçük ceylana... Yanlış anlamışız, ne kadar ürktü. Ama hala kardeşimin kocasının etrafında dolaşmaya ürkmüyor ve utanmıyor." dedi alayla genç adam, yaşlı annesine dönerek. Kadın şaşkınlıkla araladığı ağzını açtı. Endişeli gözlerle bize baktı.

"Yanlış anlamış olabiliriz, oğlum. Bir dur, dinleyelim." dedi, bir cevap beklercesine bana baktı. Yutkundum. Derin bir nefes aldım. "Bakın, biz Mehmet Abi ile beraber büyüdük. Evet, nişanlıydık ama bu nişan ikimizin isteği ile de olmadı. Babamın zoru ve baskısıyla nişanlandık. Mehmet Abi de Sevda Ablayı seviyordu. Ne benim ona ne onun bana bir abi-kardeş sevgisinden farklı bir sevgimiz olmadı. Olsaydı, Sevda Abla ile değil benimle evlenirdi. Öyle değil mi?"

Adam elini kirli sakallı çenesinde gezdirdi. Beni şöyle bir süzdü koyu kahve gözleriyle. Mehmet Ağa'nın gözünün içine dik dik baktı. Artık ne düşündüyse, dediklerime ikna olmuş gibiydi, ama hala bir kuşkusu vardı.

"İyi bakalım." dedi en sonunda.

Annem rahatladı. Kadına doğru terası işaret etti. "Hoş geldiniz. Buyurun, lütfen oturun" dedi. Yumuşak koltuklara oturduklarında Fatoş yengem geldi. "Hoş geldiniz." diyerek dünürlerine sarıldı. "Görüşmeyeli iyisin, dünür." diye devam etti Fatoş yenge. Yaşlı kadın gülümsedi. "Ayol, dünür alem kadınsın. Daha iki gece önce görüştük." dedi.

İki gün önce Sevda Ablanın İstanbul'daki evinde kız isteme yapılmıştı. Aniden evlendikleri için, kız isteme aslında dünürlerin tanışması amacıyla yapılmıştı. Yaşlı kadın yengemi sevmiş gibi görünüyordu.

Fatoş yenge güldü, "Olsun, iki günde neler olur neler." diye mırıldandı. Birlikte oturdular. Keyifli keyifli gülüştüler.

Fatoş yenge, konuğuna dönerek, "E Mardin'i nasıl buldunuz? Yolculuk nasıldı?" diye sordu. Yaşlı kadın gülümseyerek mavi gözleri ışıldarken anlatmaya başladı:

"Kadim bir şehir. Her yanı buram buram tarih, buram buram yaşanmışlık kokuyor. Bayıldım doğrusu."

Terasın zarif ahşap mobilyaları, altın rengi güneş ışığında parlıyordu. Rüzgar, perdeleri nazikçe sallayarak serin bir esinti sağlıyordu.

Bu sırada Zehra ve Zeynep, ellerindeki tepsiyle terasa geldiler. Ahşap masanın üzerine içli köfte ve limonata yerleştirdiler. Limonata bardaklarından yükselen serin buhar, özellikle sıcak yaz gününde hoş bir rahatlama sağlıyordu.

Fatoş yenge, konuklarına dönerek, "Uzun yoldan geldiniz. Düğün yemeğine kadar atıştırın lütfen." dedi. Yaşlı kadın, bu nazik davranışa teşekkür ederken gülümsedi ve "Ayol dünür neden zahmet ettiniz? Biz uçakla geldik, pek de acıkmadık. Öyle değil mi oğlum?" diyerek Selim'e döndü.

Yeniden ZühreWhere stories live. Discover now