bölüm 9

845 74 129
                                    

Arabanın içindeki ölüm sessizliğine karşı nefesimi tutmuştum. Babam bindiğimizden beri sessizdi ve bu beni geriyordu. Ellerim çoktan titremeye başlamıştı ve ben saklamak için onları dizlerimin arasına sıkıştırmıştım.

Aslında ofisinde yapmamız gereken bir konuşmaydı ama babamın sürpriz misafiri sayesinde mümkün olmamıştı. Bana dışarıda beklememi ve beni okula kendisini götüreceğini söylediğinde karşı çıkmamıştım çünkü konuşmak istediğini biliyordum.

Şimdi çoktan tesislerden çıktığımızı ve anayola girdiğimizin ikimiz de farkında olsak da babam sessizdi ve nedeninin kendini sakinleştirmek istemesine bağlıyordum. Her türlü bu konuşma yapılacaktı bu yüzden kaçmayacaktım ama o konuşmadan ben konuşmayacaktım.

Çünkü bu konuşmanın beni üzeceğinin farkındaydım.

"Bu iş böyle yürümüyor." diyerek dakikalardır bozulmasını beklediğim sessizliği bozan babama çevirdim gözlerimi. Bakışları kararmıştı ve ne zaman bir şeylerden memnun olmasa yaptığı gibi dudakları asık, yüz hatları gergindi. "Senin bir şeyleri halledebileceğini düşünmüştüm ama görüyorum ki Gavi'yi hâlâ yeteri kadar işin olarak görmüyorsun."

"Baba..." diye mırıldandım gözlerimi kısaca açıp kaparken. Konu bir şeyleri halletmekse, evet ediyordum. Onun haberi yoktu ve öğrenmemesi gerekiyordu bu yüzden bunu ona söyleyemezdim ama konu Gavi'yi iş olarak görmekse umursamadığı kariyerini hayatımdaki her şeyden önde tutuyordum. "Deniyorum. Ama beni kabullenmiyor, tamam mı? Ona nasıl yaklaşacağım konusunda bile bocalıyorum, birbirimize alışmak için bize zaman vermelisin çünkü birden hayalimi bağladığını söyleyip hayatıma soktuğun birini kabullenmek benim için de kolay olmuyor."

Babamın bakışları bana döndüğünde bir saniyeliğine şaşkınlık duygusunu yakalamıştım. Neyden dolayı şaşırdığını da biliyordum. Gavi'nin hırçın tavrı beklenmedik değildi ama benim hâlâ buna ayak uyduramamış olmam öyleydi. Beni neden istediğini açıklarken söylediklerini hatırladım. Kiminle nasıl konuşman gerektiğini biliyorsun. Bu konuda zorlanacak kişinin ben olacağını düşünmemişti.

Gerçekler ise içler acısıydı çünkü hayatım boyunca kendimi birine kabullendirmek ve birini kabul etmek konusunda bu kadar çaba harcadığımı hatırlamıyordum.

Gavi'yi bir işten çok bir yük gibi görüyordum ve bunu saklama ihtiyacı duymuyordum. Buna rağmen yapmam gerekeni yapıyor olsam da Gavi'yi kabullenmek konusunda en az Gavi kadar beceriksizdim.

Ve bunun için bana kızmamalıydı çünkü istemediğim halde beni tehditle bu işte tutan babamdı.

"Vivien, kabul ettiğin andan beri onunla ilgili her şey senin sorumluluğunda." dedi sesindeki öfkenin yerini sitem alırken. Sonunda bütün problemin yalnızca Gavi olmadığını fark etmişti bu yüzden bu noktada bana kızamıyordu. "Birbirinize alışma ya da daha başka sebepler için zamanımın olmadığını bilmelisin çünkü menajerliğini yaptığın topçun bugün takımın kötü performansının nedeni olarak gösteriliyor. Bunun ne demek olduğunu anladığından eminim. Barcelona'nın sana ihtiyacı olduğunu söyleyen bendim. Barcelona'nın düşüşünden sorumlu olan kişinin sen olduğunu da söyleyebilirim."

Vay canına...

Alt dudağımı ağzımın içine yuvarlarken kaşlarımı kaldırdım. Kaydettiğim gelişmeyi görmek, algılamak için kendime zaman vermem gerekmişti. Demek ilerlemek yerine geriye sürüklenmiştim. İşin ciddiyetini kavrayamayan ben miydim yoksa Gavi mi pek emin olamamıştım şimdi.

set fire to the rain ᥫ᭡ p.gaviWhere stories live. Discover now