bölüm 13

1K 95 178
                                    

Duyduğu yüksek sesli gürültüyle uykusu bölündü çocuğun. Gözlerini açmakta zorlandığından elleriyle gözlerini ovalamak istemişti ama sol omzunda hissettiği ağırlık onu durdurmuştu.

Ne olduğunu çoktan anlamış olmak onu daha tuhaf bir duygu durumuna sokmuşken sanki bildiğinden şüphe eder gibi yavaşça kafasını çevirip omzunun üzerine kafasını yaslamış olan kıza baktı.

Ne ara uykuya dalmıştı, ne ara yağmur yağmaya başlamıştı, ne ara kız onun omzunda uyuyakalmıştı hatırlamıyordu ama gök gürültüsü o kadar şiddetliydi ki onu gözlerini kapadığı birkaç saatlik rahatsız ama huzurlu uykusundan uyandırmıştı.

İçerinin soğuduğunu hissetti. Ama yanındaki kızın yaslandığı omzu sıcaktı.

Onu uyandırmamaya özen göstererek yavaşça başını omzundan kaldırdı ve koltuğun sırtına yaslandı. Tutulan belini hareket ettirmekte başta zorluk çekti ama acı yavaş yavaş kaybolduğunda sonunda doğrulabilmişti. Yerinden yavaşça kalkarken tepkisini kontrol etmek için gözlerini kızdan ayırmamıştı.

Sonunda onu uyandırmadan ayağa kalktığında derin bir nefes verdi ve kızın önünde durabilmek için birkaç adım ilerledi. Yavaşça ona uzandı, önce kolunu başından geçirdi sonra onu kendine çekerek bacaklarını sardı. Kucağına aldığı kız tıpkı az önceki gibi başını omzuna devirdiğinde ona bakmak için başını eğdi. Derin uyuduğu belliydi, bugün onun için uzun bir gün olmuştu. Eh, çocuğun da pek kolaylaştırmadığı ortadaydı.

Aslında üzerine bir battaniye getirip onu burada bırakabilirdi, kızın sabah uyandığında bunu asla umursamayacağını biliyordu ama bugün olanlardan sonra ona karşı... suçlu hissediyordu.

Onu ona zarar verecek kadar zorladığını fark etmemişti. Tek zorlayan kişinin kendisi olmadığını da o güvenlikten sonra gayet tabii anlamıştı.

Ona ne kadarını belli ettiğini bilmiyordu ama onun için endişelenmişti. Gerçek bir korku. Hissettiği buydu. Ve trajik bir farkındalık. Yine birilerinin başına bela olmuştu.

Gerçi bu belayı seçen de kızın kendisi değil miydi? Onun reddetme şansı vardı. Çocuktan çok hoşlanmadığı da ortadaydı. Neyin peşinde olduğunu anlamıyordu. Bir gün çocuğun alışık olmadığı şekilde iyi davranıyor, diğer gün herkes gibi karşısında duruyordu.

İtiraf etmesi gerekirse diğerlerinden daha büyük bir acımasızlıkla yapıyordu. Ve itiraf etmek istemese de çocuğu en çok o etkiliyordu.

Umursamadığını söylediği tüm zamanlar umursuyordu.

Bazen kızın, gözlerine sanki umutsuz bir vakaymış gibi bakmasına katlanamıyordu.

Ama bunu göstermesine izin vermeyecek gururlu bir kıçı vardı. Emindi ki menajeri böyle söylerdi.

Kucağında kızla salondan çıktıktan sonra merdivenlere yönelirken kıza bakmamaya özen gösterdi. Bakarsa düşüncelere dalacağının farkındaydı. Yine itiraf etmekten pek memnun olmasa da son zamanlarda düşündüğü tek şey menajeriydi.

Kafasını karıştırıyordu, onu huzursuz ediyordu. Menajeri sorularına cevap vermeye pek istekli görünmüyordu, kendisi de sormaktan sürekli kaçıyordu.

Alacağı cevaptan emin değildi. Henüz bir aydır tanıdığı biri onu hayal kırıklığına uğratabilir miydi? Ondan bir beklentisi var mıydı ki?

Odasına geldiğinde zorlanarak da olsa kapıyı açtı ve kızı hâlâ uyandırmamış olduğuna şükretti. Uykusunun bölünmesini istemiyordu, tatlı bir uykunun içinde olduğunu biliyordu. Bugün çok yorulmuştu.

set fire to the rain ᥫ᭡ p.gaviWhere stories live. Discover now