bölüm 14

890 88 153
                                    

Bu bölümü Gözde Öney'den 'Kavga' dinleyerek yazdım.
Minik bir TMI olsun bu. :)

Gavi'nin beni arka arkaya altıncı kez arayışına dayanamayıp telefonu açtığımda "Neredesin sen?" diyen sert ses tonunu duydum. Ama sesinde öfkeden önce hissettiğim bir şeyler vardı. Ne olduğunu biliyordum ama ağlama isteğim şiddetlenir diye kabul etmek istemedim. "Ağaç oldum burada!"

"Ben gelmiyorum— yani gelemiyorum." dedim sesim çatladığı için boğazımı temizledim. Eve sığmıyordum, içime çektiğim nefes bana yetmiyordu. Antrenman çıkışında onu alacağımı söylemiştim ama Gavi'yi görmeye hazır değildim. Allak bullaktım ve tek yaptığım kendimi eve atmak olmuştu. Şimdi onu görmek istemiyordum çünkü yüzüne nasıl bakacağımı bilmiyordum.

Menajeriydim. Onu mu korumam gerekiyordu kendimi mi karar veremiyordum.

Bu zamana kadar bütün kavgam onu korumak üzerineydi. Defalarca yapmak istemediğim şeyler yapmıştım çünkü zorunda bırakılmıştım. Şimdi de zorunda bırakılıyordum. Kendimden bu kadar taviz verecek miydim? Bu kadar ileri gidebilecek miydim? Bu bana ne hissettirirdi? Bu onu nasıl etkileyecekti?

"Nasıl?" dedi. Hattın diğer ucundaydı ama yüzü gözlerimin önündeydi sanki. Anlamadığı için kaşlarını çattığından emindim. "Neden? Bir şey mi oldu? Sen iyi misin?"

Gözlerimi sıkıca yumdum. Bir şeyler oldu, Gavi. İyi değilim. Sana bunu nasıl anlatabilirim ki?

"İyiyim." diye yalan söyledim. Eminim karşımda olsa anlardı ama sesime yansıtmamak için çabalıyordum. "Okulda işim uzadı, çıkamıyorum. Beni bekleme, sen geç eve."

Uzunca bir süre sessizlik olduğunda hâlâ hatta mı diye kontrol edecekken "Yalnızca bu mu yani?" diyen sesini duydum. İşte şimdi sesinde yalnızca öfke vardı. "Okulda işin uzadı ve bir mesaj atmayı bile gerek görmedin mi? Seni defalarca kez aradım çünkü seni beklememi söyledin."

"Üzgünüm." diye mırıldandım ama o kadar kısık bir sesti ki bir anlığına duymadığını düşündüm. Söyleyebilecek başka bir şeyim yoktu. Üzgündüm.

"Değilsin, Vivien." dedi. Sesindeki burukluğu hissetmek gözlerimi doldurdu. "Olmadığından eminim."

Sonra telefonu kapattı.

Yaklaşık bir iki dakikayı telefonun ekranına öylece bakarak geçirdim. Gözümden bir damla yaşın akıp gittiğini hissettiğim anda telefonu masaya fırlattım. Yanağıma doğru süzülen yaşı sert bir hareketle sildiğimde o kısmın çoktan kızardığının bilincindeydim ama kendime de kızgındım.

Bu kadar güçsüzlük belirtisi göstermek sinirlerime dokunuyordu.

Sadece üzgündüm, yorgundum, kafam karmaşıktı, kızgındım; o gazetecinin kafasını patlatmak istiyordum, Gavi'ye sarılmak istiyordum, kendimi bir çatıdan bırakmak istiyordum.

Hepsini aynı anda hissetmek devrelerimi bozuyordu işte.

Çok sıkılmıştım. Bir çözüm yolu bulamamaktan, ışığı görememekten, yapmam gerekeni yapsam da sonuç alamamaktan, üzerime yüklenenlerden, beklentilerden, sorumluluklarımdan...

Kendimden.

Gavi'nin videosunun ve ses kaydımın açığa çıkmasına izin veremezdim. Hepimiz için son olurdu. Hepimizin başını derde sokardım. Benimle beraber yönetici kurumu da yakardım ve olay Gavi ile ilgili olduğundan halk susmazdı. Bu herkesin ayaklanması demekti. Kimsenin hiçbir şeyi unutmayacak olması demekti. Gavi kariyerinin en kötü zamanlarını geçirecek demekti, Xavi kızına güvendiği için sert tepkiler alacak demekti.

set fire to the rain ᥫ᭡ p.gaviWhere stories live. Discover now