bölüm 11

800 77 142
                                    

"Tamam, tamam. Ben halledeceğim." Babamın söylediğine karşı rahat bir nefes verirken göremeyeceğini umursamadan kafamı salladım. Bu ise karşımda yüz ifadelerimden anlam çıkarmaya çalışan Nova'nın işlerin yolunda gittiğini düşünüp bana hafifçe gülümsemesine sebep oldu. Ona karşılık verecekken babamın gerici bir şekilde adımı söyleyişi beni tekrar ona odakladı. "Ne olursa olsun, Gavi'yi bunlardan uzak tut. Bir vukuatı daha kaldıramayacak kadar dolu bir dosyası var ve her hatasında başkanı rahatsız edemem. Onun için yapabileceklerimizin bir sınırı var. Üzerine düşeni biliyorsun."

"Biliyorum." dedim gözlerimi kapatarak kendime birkaç saniye izin verirken. Gavi'ye kızgın hissediyordum. Onun için ne kadar çabaladığıma karşı kör olması ve bana bağırırken iki kere bile düşünmemesi gerçekten sinirlerimi bozuyordu. Beni karşısına alması için hiçbir şey yapmama bile gerek olmayan biri için günlerimi mahvediyordum. "Bu tekrarlanmayacak."

Çünkü tekrarlanırsa artık hiçbirimiz için çıkış yolu olmayacağının farkındayım.

Babamla vedalaştıktan sonra kahvesini yudumlarken beni izlemeye devam eden Nova'ya baktım. Kaşlarını kaldırdı. "Konuşma iyiye gitti gibi görünüyor ama pek mutlu göründüğünü söyleyemeyeceğim."

Teklifimi kabul ettikten sonra mekanı ona bırakmamı söyleyip arabasına geçmiştik ve beni bir lokantaya getirmişti. Tam da söylediği gibi yemekleri müthişti ve beni kendime getirmişti. Daha sonra kafeye geçmiştik ve ben de soluğu babamı aramakta almıştım. Her ne kadar düşmancıl tavırları beni rahatsız ediyor olsa da bugün işlediği vukuatın sebebi beni korumak istemesi olduğundan ben de onu korumak istiyordum. Kariyeri de bir yanaydı tabii. Gavi'yi dış güçler yerine kendinden korumak zorunda kalıyor olmamız işleri en zor noktaya getiriyordu. Çünkü kendisine kendinden çok zarar veren başka kimse yoktu ve baş edilmesi zor biri olduğundan çoğu zaman ne yapılması gerektiği hakkında beni çıkmaza sokuyordu.

Onu ondan nasıl koruyabileceğimi bilmiyordum. Onunla iyi anlaşamıyordum, onunla iletişim kuramıyordum, daha iyi bir oyuncu olması için -onu oyuna sokmamak gibi- farklı yollar deniyordum ve artık neyi doğru yapıp yapmadığımdan emin değildim.

Fazla mı kişiselleştiriyordum? Gerçekten onun tarafından bakınca bir düşman gibi mi görünüyordum?

"Heey~" diye mırıldanan Nova'ya boş gözlerle döndüğümde bana şaşkınca bakarken gülümsediğini gördüm. "Daldın gittin. Eğer fazla karmaşık hissediyorsan anlatmaya ne dersin?"

"Nereden başlayacağımı bile bilmiyorum." derken omuz silktim. Nova iyi biriydi. Her şeyden önce o soğuk görüntüsüne rağmen güven veren bir havası vardı ama dert dinlemeye pek istekli biri olduğunu düşünmüyordum bir yandan. Kendi dertlerinin başından aşkın olduğunu daha onu tanımadan söyleyebiliyordum. Gerçi sadece okuduğu bölüm bile gece uyku uyumadığını anlamaya yeterdi.

Tam bu noktada birbirimize benziyorduk ve onu merak ediyordum. O da aynı şeyi düşünüyor muydu?

Ve Pedri meselesi... acaba ne boyuttaydı? İsmini duyunca bile az önce bana olduğu gibi dalıp gidiyordu. Bugün onu görmeye geldiğini söylemişti ama Pedri'nin nesi olduğu konusunda net bir fikre sahip değildi.

Hayatı benim kadar karmaşık ve zor olan birine rastlamak iyi hissettirmeliydi, değil mi? Onun adına kötü hissediyordum ve bu kendi adıma da kötü hissettiğim anlamına geliyordu. Yapmamız gereken çok şey vardı ama içinde bulunduğumuz kördüğüm bir adım bile atmamızı engelliyordu.

Dertlerimizin büyük olması bizim de büyük kızlar olduğumuz anlamına mı geliyordu?

Öyleyse istemiyordum çünkü kendime sorun yaratırken bile tüm çözümlere sahiptim. Gavi ise cevap anahtarı olmayan bir sınavdı ve ben doğruyu bulamamaktan yorulmuştum.

set fire to the rain ᥫ᭡ p.gaviOnde histórias criam vida. Descubra agora