Özel Bölüm

6.9K 266 9
                                    

"Elenor Daisy Arthur!Beni koşturmayı bırakıp bu şapkayı takıyorsun,aksi takdirde bütün geceyi odanda cezalı olarak geçireceksin!"elimdeki şapkayı düşmemesi için daha sıkı kavrayıp, önümde ufak bedeninin ona sağladığı avantajlarla benden hızlı koşan Daisy'in ardından koşmaya devam ettim.
Tanrım,böyle inatçı bir kıza sahip olmak için ne günah işlemiş olabilirim!
"O şapkalardan bir tanesini bile tamak istemiyorum ve siz Leydi Arthur bunu anlamakta her seferinde güçlük çekiyorsunuz!Dua edelim de yaşlılık sizden bir kaç yetinizi almamış olsun."şu an kızım tarafından alenen aşağılanıyorum.
Bu denli açık sözlü ve kadın düşmanı bir kızı kesinlikle ben doğurmuş olamam!Uzun koridorun sonunda gördüğüm vücut ile Daisy'i yakalamak adına tükenmiş umutlarım bir anda tekrar eski haline geldi.
"Eric yakala!"cevabı başını sallamaktan ibaret olan Eric,istifini bozmadan beklemeye başladı.
"Hey!"önünden hızla gecen Daisy'ye aldırış etmeden bana bakan adama aldırmamaya çalışarak koşmaya devam ettim fakat hesaba katmadığım bir şey,daha doğrusu bir hain vardı.Eric!Kolları belimi kavrayıp koşmamı engellediğinde müttefikleri tarafından terk edilmiş bir ülke kadar yalnız ve aldatılmış hissediyordum kendimi.
"Bana bunun hesabını fazlasıyla vereceksininiz Bay Arthur!Fakat şimdi gidip inatçı kızınızı yakalamam ve bu şapkayı ona zorla taktırmam gerek."nafile bir çaba ile öne atıldım, vücudumu sıkıca sarmış kollarıydı bu çabamı nafile kılan.
"Bayan Arthur belkide biraz sakinleşmelisiniz,sadece bir şapka ne kadar kötü olabilir ki?"başını boyun girintime yerleştirip derin bir nefes aldı.
Tanrım,bir şapka ne kadar kötü olabilirdi ki?
"Tıpkı sana benziyor,inatçı,sinirli ve kabul edelim senden hızlı koşuyor."dudaklarında beliren gülümseme boynumdan bütün vücuduma yayıldı.
"Bay Arthur ben yakında büyükanne olacak bir kadınım."ufak gülümsemesi eziyet gibi büyük bir kahkahaya dönüşüp bütün bedenimi titretti.
"Bana mı gülüyorsunuz Bay Arthur oysa sizi son hatırladığımda kızınızın yanına taşınmak için oldukça ısrarcı bir tutum sergiliyordunuz."bu kez gülümseme sırası bendeydi.
Alexandria'nın evlenmesine sadece günler kala malikanede koparttığı kıyamet hala kulaklarımda çınlıyordu.Sevgili damadımızı iç güveysi istemesi bir yana,birde ikisinin odasını hemen bizimkinin yanına istemişti fakat bütün çabalarına ve kavgalarına rağmen büyük kızımız kendi yuvasını kendisi kurmuş ve mutlu bir evliliğe imza atmıştı.
"Hala fikrimden vaz geçmiş değilim Bayan Arthur sadece torunum dünyaya gözlerini açana kadar bekleme kararı aldım."
"İnatçılıkta Daisy'den aşağı kalır bir yanınız yok Bay Arthur."uzun koridora hayat veren tek ses biz ve nefeslerimizdi.Benim kokumu bir kez daha içine çektiğinde,arsız ciğerlerimde onunki ile sarhoş oldular.
"Bence bu konuyu yatak odamızda konuşabiliriz."dudakları boynuma değdiğinde bütün bedenim karıncalanmaya başlamıştı.
Erkeklere böyle caydırıcı güçler verilmemeliydi,bu muhakkat surette kadınlara haksızlık.
"Bu akşam bir yemeğe davetliyiz Bay Arthur,bence enerjinizi ağabeyime saklayın."nefes nefese ağzımdan dökülen kelimelerin bu denli mantıklı olabilmeleri beni dahi şaşırtmıştı.Oysa ben bunca heyecanın ardında konuşabileceğimi bile zannetmiyordum.
"Bence ağabeyiniz bizi biraz daha bekleyebilir."ellerini belimden ayrılıp kalçalarıma götürdü.Dudakları boynumu içine çekmek istercesine istila ederken,elleri dudaklarının aksine daha narin bir biçimde kalçalarımda dans ediyordu.Bu alışılacak bir şey değildi,bu sıradan bir şey de değildi.İnsanın içinde alev alan şeyi sürekli körükleyen sinsi bir casustu ve istilacılara ruha geçiş yolunun haritasını veriyordu.
"Ah Rosemary,vücudunun her yerine aşığım ve bu zamana kadar  değişmedi,bundan sonrada değişmeyecek."elleri eteğimi yukarı sıyırmak için hazırlandığında bunca karmaşanın arasından bana gülümseyen mantıklı yanım dile geldi.
"Arthur!"bizi gören biri olup olmadığını görmek için ondan ayrılıp sağ sola baktım.
"Bizde bizi görmeyecekleri bir yere gideriz."kollarını bacaklarımın altına dolayıp vücudumdaki bütün hakimiyetimi kesti,zaten fazla vakit kaybetmeden vücudum havalanmıştı.
"Biraz kilo mu aldın sen?"
"Ben kilo almadım,sen yaşlandın!"ben kucağının tadını çıkarırcasına sırıtırken,Eric'de sahte oflamalarla bizi yatak odasına taşıyordu.
Biraz önce Daisy'e şapkasını taktırmak uğruna açık kalan kapıdan girip beni çabucak yatağa bıraktı,kapıyı kapatıp tekrar yanıma gelmesi ise saniyelerini almıştı.
"Seni ne kadar özlediğimi tahmin bile edemezsin."vücudu bedenimin sadee onun doldura bileceği boşluğu gölgesi ile doldurdu.
"Emin ol tahmin edebiliyorum."başımı yataktan ayırıp dudaklarına asıldım.Bunca yılda bana verdiklerinin dışında benden arsız bir kadın yaratmıştı.Kalbinin verdiklerinin onlarca kat fazlasını bedeni ve ruhu ile vermiş,önceleri pamuk ipliği ile bağlanan kalplerimizi kalın bir zincir ile daha sağlam hale getirmişti.
Aşk mucizeler ile dolu bir masalın anlatıcısıyken,bu adam mucizenin ta kendisiydi.Bu adam her yaraya hükmü gecen bir şifacı,içime binlerce ruhu kavurabilecek kadar güçlü bir ateş salan bir volkan,vücutlara ruh üfleyen bir tanrı...Bu adam kalbime can veren aşkın ta kendisiydi.
Elleri vücudumun her zerresine izini kazımış olduğu yerleri her defasında yaptığı gibi yeni çıkış yolları ile keşfediyordu.Ellerimi sırtına koyup dudaklarımın ve bedenimin istediği daha fazlası için onu  kendi sınırlarıma çektim.
"Seni seviyorum...hemde hiç eksilmeyecek bir aşkla."dudaklarıma ufak bir buse bırakıp dudaklarının buğusunu boynuma indirdi.
"Anne!Baba!"sırtına yerleştirdiğim ellerimi aynı hızla göğsüne yerleştirip Eric'i kendimden uzaklaştırdım.
"Bazen altı çocuk sahibi olabilmek için nasıl bu kadar vakit bulduğumuzu merak ediyorum."üzerimden kalkıp benide yataktan kaldırmak için elini uzattı.
"Ne tesadüf bende."elini tutup yattığım yerden doğruldum.Çoktan kendini kaybetmiş olan saçlarımı düzetmeye başladım.
"Bekle."ellerini şaçlarımda hisseder hissetmez yılların alışkanlığı ile gözlerimi yumdum.Ne yaptığını görmem imkansızdı ama hissetmem hiç de öyle değildi.Parmaklarında kızlarımızın saçlarında bulduğu huzur ve kendi şefkati vardı.
"İşte oldu."saçlarımı koklarıp ellerinin yerine dudaklarını bastırdı.
"Teşekkürler."
"Asıl ben teşekkür ederim...bu gürültücü aile için,aldığım her içi dolu nefes için,her gece yatağımı buram buram aşk kokuttuğun için,en çok beni sevdiğin için."kolları belime dolandığında başımı geri yatırıp varlığına emin olduğum güven dolu omzuna yaslandım.
"Anne!Baba!"
"Tanrım hiç büyümeyecekler."belimdeki kollarını çözüp elimi kavradı.Angelica'nın ikinci kez bizi bölen sesini takip ederek büyük salona doğru ilerledik.Odadan salona kadar olan yol boyunca toplam on kez bize seslenmişti,acaba salondan çıkıp bizi aramak aklına gelmiş miydi?
"An-"biz büyük kapıdan girdiğimizde yarım kalan çığlığını hiç var olmamış sayarak yanımıza geldi.
"Size çok önemli bir şey söylemem gerek!"arkasındaki koltukta bütün bu çığlıklara aldırmadığı elindeki gazeteden ve rahat oturuşundan anladığım James'e baktım.
"Umarım bütün bu çığlıklar için geçerli bir nedenin vardır."
"Emin ol baba bütün bu çığlıklara değecek bir haber babacığım."gazetenin katlanma sesi ile üçümüzünde bakışları James'e döndü.
"İzin ver ben söyleyeyim."oturduğu yerden kalkıp Angelica'nın heyecan dolu sesine tezat bir hızla yanımıza geldi.
"Hayatta olmaz!"elini kardeşinin ağzına kapadı.
"Anne,baba ben-"
"Anne ağebeyim evlenme kararı almış."

GİZLİ TUTKULAR- Yazım hataları düzenlenmedi-Where stories live. Discover now