Hayatımda yaptığım en zor yolculuk

12K 476 7
                                    

Halama sorgulayıcı bir bakış attım.Bu sırada hizmetliler arabaya Eric'in eşyalarını yerleştirmeye başlamışlardı bile.Bize doğru yüzünde gülümsemesi ile gelen tanrıları kıskandıracak yakışıklılıkta ki Eric'i saymıyorum.

"Sevgili hala burada neler oluduğunu sormam umarım uygunsuz olmaz."halam bana biraz daha yaklaşarak daha sessiz bir şekilde konuştu.

"Tatlım Bay Arthur ile geçen akşam tanıştık,kendisinden gerçekten hoşlandım ve bizimle Brighton'a gelip gelemeyeceğini sordum o da kabul etti."bu arada yanımıza gelen Eric'e sahte bir gülümseme yolladım.Halamın ellerine ellerinin arasına aldı ve minik bir öpücük bıraktı.Ufak bir selam verdikten sonra yaramaz bir gülümseme ile gözlerimin içine baktı ve dudaklarını ebileğimin hemen altına bastırdı.Bir insan nasıl böyle bakışlara sahip olabilir ki?Sanki her an beni kendine biraz daha çekiyor ve kalbimin yerinden çıkacak gibi atmasına neden oluyor.Bira zsonra dudaklarını ellerimden ayırdı.Kahve rengi saçlarına baktım.Bir bilsen kalbimi nasıl çarptırdığını,bir bilsen adını bile duyduğumda ayaklarımın yerden kesildiğini,bir bilsen beni  gerçek bir kadın gibi hissettirdiğini işte o zaman ne kitaplarda ne de etrafında gördüğün aşkların ne kadar anlamsız olduğunu.Neden bu kadar mükemmel olman gerek benim için?Sende diğer erkekler gibi sahte görünsen olmaz mı?Sen neden kalbimin deli gibi çarpmasına neden oluyorsun?Elini uzattı ve arabaya binmem  için bana yardım etti.Yüzündeki o güzel ve ufak gülümseme ile arabaya bindi ve halam ile karşımıza oturdu.

"Gardenia neden sizinle gelmedi bay Arthur?"gölerinde hayal kırıklığı vardı sanki,saklamaya çalıştığı ama saklayamadığı.Bu hayal kırıklığına rağmen gülümsemesi solmamıştı.

"Bayan Waltner Gardenia'nın bu sezon balolara katılması gerektiği için Londra'da kalması daha doğru."o soyluluk lakapları hiç yakışmıyordu ağzına özellile benim adımı söylerken.Hayal kırıklığımı kendime saklayarak kitabımı açtım ve okumaya başladım.Eğer dikkatimi Eric'den almazsam gerçekten delirebilirim.Bir insanı daima düşünmek gerçekten normal bir davranış değil.

Şu zamanın akıp geçişi,sonra insan ruhundaki değişimler,ne tuhaf,değil mi?

Kafamı kaldırdım ve dışarı baktım.Jane Austin haklıydı.Bu gerçekten tuhaftı,bir erkeğin bir kadına böyle hissettirmesi,ayaklarını her öpücükte yerden kesmesi.Özellikle de Eric gibi bir erkeğin.Bakışlarım önce dudaklarına sonra da gözlerine kaydı.Bir çok erkek gibi bakıyordu ama onlardan farklı birşeyler vardı sanki.Bu bir peri masalı için oldukça yalnıştı.O bir Londra beyfendisi ben ise inatçı,bir çok kadın işinden hoşlanmayan bir kızım.

"Ben çok acıktım umarım sizde acıkmışsınızdır?"gözlerimi Eric'den zorlada olsa ayırmayı başardım.

"Evet,acıktım."hepimizin biraz nefes almaya ihtiyacı vardı.Kitabımı yavaşça kapadım ve arabanın durmasını bekledim.Bira sonra araba durduğunda,ilk Eric inmiş bizim de inmemize yardım etmişti.Tanrım neden şu günahsız,tamam en azından çok günahı olmayan kuluna acımıyorsun.Önümüzde uzanan yeşil alana baktım ve derin bir nefes aldım.Refakatçiler çoktan yemeği hazırlamaya başlamışlardı.

"Hala eğer izin verirseniz yemeğe kadar dolaşmak istiyorum."onun yanında olup bu kadar imkansız olduğunu bilmek acıtıyor insanın kalbini.

"Tabi Bay Arthur'da seninle gelsin."tamam halam bunları kesin kasıtlı olarak yapıyor.Eric kolunu bana uzattı,halama ufak bir gülümseme yollayarak Eric'in koluna girdim.Neden ona her dokunduğumda sanki tenim alev alıyor,neden kalbim ona her dokunduğumda bana ihanet ediyor?

Beni izlediğini fark ettiğimde başımı kaldırdım ve güzel yüzüne baktım.Ne kadar bana bu tarif edemeyeceğim hisleri yaşatsada gerçekten beni kırmıştı.Beni izin dahi almadan öpmüştü.Tamam bu ne kadar olmaması gereksede hayatımda hiç yaşamadığım duygularıyaşatmıştı.Beni öptüğünde adeta bedenim alev almış,beynim kontrolünü tamamen yitirmişti.

"Ne istiyorsunuz benden Bay Arthur?"gözlerinde gördüğüm hayal kırıklığı değildi,bu sefergözlerinde gördüğüm.Öfke.

"Bana artık Bay Arthur demeyi bırak seninle arkadaş olmaya çalışıyorum."kolundan çıkarak karşısına dikildim.

"Tamam Eric,neden benimle arkadaş olmak istiyorsun ki?Çocukken benden kaçacak yer arıyordun şimdi neden arkadaş olmak isteyesin ki?"gözlerinde ki öfke bir anda silindi,sanki anlamıyormuş gibi ya da anlamaya çalışıyormuş gibi.

"Nedenini ben bile bilmezken sana açıklamamı nasıl beklersin."büyük  bir iç çekti.Sıcak ve büyük elleri,ufak ellerimi kavradı.

"Sadece arkadaş söz veriyorum,hatta belki ağabeylik ama lütfen bana kızma ya da küsme olur mu?"kalbim bir anda milyonlarca parçaya bölündü.Bir ağabey kız kardeşini öpmezdi bir arkadaşda bunu yapmazdı.Kendime kabul ettirmeye çalıştığım gerçek bir anda yüzüme soğuk bir tokat gibi inmişti.Konuşacak halim kalmamıştı bu sözlerinden sonra sadece kafamı salladım.Biraz sonra belime dolanan kollar ile düşüncelerimden sıyrıldım.Belki buna şükretmem gerekirdi ne kadar bana o gözle bakmayacağını bilsemde,yanımdaydı.

"Rosemary Waltner!"duyduğum ses ile hızla Eric'den ayrıldım ve birkaç adım geriledim.Bu hayatımda yaptığım en zor yolculuk...

Evet yeni bölüm sonunda geldi:)Biliyorum biraz gecikti(biraz?):(Ama bu durum gerçekten elimde olan bir şey değil.Bu nedenle bir karar aldım,yorum yapan okuyucularımdan birine yeni bölümde geçen en can alıcı cümleyi yollayacağım:)Bunların dışında aramıza yeni katılanlar 'HOŞ GELDİNİZ':)Sizi Seviyorum....

GİZLİ TUTKULAR- Yazım hataları düzenlenmedi-Where stories live. Discover now