Tanrım sen bana dayanma gücü ver!

12.5K 475 13
                                    

Halamın bize gönderdiği tatmin olmuş bakışlar ile ufak bir sarsıntı yaşadım.Az önce Eric'e sarılırken halama yakalandım.

"Siz iki genç eğer aranızda bir barış imzaladıysanız yemeğe gelmeniz gerek."eteklerini bir genç kız edası ile topladı ve başka birşey söylemeden yanımızdan ayrıldı.Bu neydi şimdi?Bir yakınlaştırma çabası?Belki.Eric kolunu uzattığında vakit kaybetmeden oradaki yerimi aldım.Keşke her zaman yerim burası olsa.Ona benden başkası dokunmasa ya da onu benden başkası böyle sevmese.Başı dik bir şekilde yürüyordu.Ona bir kez daha hayranlıkla baktım ve gülümsedim.Seni karşılıksız sevmekte güzel ey tanrının özenerek yarattığı sevgilim.Sen beni kardeşin,koruman gereken biri olarak gör ben de seni hayallerimin erkeği olarak.Gerçekte olmasada hayallerde birleşelim.

Yemek faslı bittikten sonra tekar yola koyulduk.Halam sürekli bana bakıyordu,ben ise kitabıma odaklanmak için insan üstü bir güç sarfediyorum.Bir yanda beni delici bakışları ile süzen halam,diğer yanda tanrıları kıskandıracak yakışıklılıkta bir erkek.

Tanrım sen bana dayanma gücü ver!

Akşam üzeri anca varabilmiştik Brighton'a.Hepimiz yol yorgunu olduğumuz için yemeklerimizi yiyip odalarımıza çekilmiştik.Eric bir çok kez bize yatıya gelmişti ana şu an,yan oda da uyuyor.

Anne kalbim yerinden mi çıkcak,yoksa meraktan mı öleceğim?O masallarda ki güzel prenseslerin de kalbi böyle mi atıyordu acaba?Zor olduğunu bildiği halde kavuşma isteğiyle.

Yanıbaşımda duran mumu söndürdüm.Sonsuz merakım ve aynı çatı altında olmanın verdiği huzur ile gözlerimi kapayıp kendimi uykunun güvenli kollarına bıraktım.

***

Göz kapaklarımı yakan güneş ışığı ile derin bir iç çektim ve yatağımdan doğruldum.Onunla aynı güne başlayacağım ilk defa.Hizmetçi zilini çaldım ve kendimi ne kadar istemesemde hizmetçinin ellerine bıraktım.Bütün hazırlık bittiğinde elma kokulu esansı önce bileklerine,oradanda boynuma hafifçe bastırarak yaydım.

Merdivenlerden hızla inerken karanfil kokusu ciğerlerime doldu.Bu koku yüzümdeki gülümsemenin daha da büyümesine neden oldu.İçeri girdğimde halam çayını yudumluyor,Eric ise gözlerini karanfillerime dikmiş.Eğer elinde olsa onları parçalayacakmış gibi bakıyor.Çiçeklerin arasına sıkıştırılmış ufak kağıdı elime aldım ve hızla açtım.

"Bay Brown'ı bu akşam yemeğe çağırmalıyız sen gittiğinden beri hiç buruya uğramadı."halamın bu sözleri üzerine anlıyorum ki çiçeklerin kimden geldiği kontrol edilmiş.

"Bu güzel karanfiller için bence bir teşekkürü hak ediyor."karanfillere biraz daha yaklaşıp derin bir nefes aldım.Eric'in cennet çiçeklerini andıran kokusunun yanında hiç kalırlardı ama yine de güzellerdi.Annem çiçekler için 'cennetten çalınmış mücevherler' derdi.Cennetten çalınmış mücevherleri ile uğurlandı son yolculuğuna.O güzel melek yurduna giderken,ben yaşlı gözlerle arkasından bakabildim.Dile kolay on yıl.Onsuz geçen on yıl,kokusu olmadan geçen on yıl.Annemin kokusunu her çiçekte aradım ama bulamadım.Dolan gözlerimi çiçeklere sabitledim.Ne karanfiller,ne yaseminler,ne de güller onun gibi kokuyor.

"Rosemary iyi misin?"halam hızla oturduğu koltuktan kalktı ve yanıma geldi.

"İyiyim halacığım.Şey ben biraz dışarı çıkacağım."gözlerimi kaçırarak bahçeye doğru arkama bile bakmadan yürümeye başladım.Büyük ve görkemli mese ağacının altında ki kamelyaya attım kendimi.

Anne neden seni hiçbir yerde bulamıyorum?Kokunu neden kimsede duyamıyorum?Kimseye neden seninki gibi güvenle sarılamıyorum?Ama biliyor musun birini senin kadar olmasada çok seviyorum.Tıpkı senin gibi nakıyor.Sanki beni önemsiyor.

Yanıma oturan Eric ile bütün düşüncelerimden sıyrıldım.Bu yakışıklı adam her seferinde aklımı başımdan almayı başarıyor.Her durumda her yerde almayı başarıyor.

"Rosemary ne oldu?"gözleri şevkat doluydu.Kalbim göğsümü parçalayacak gibi atıyor,ayaklarım sanki yere basmıyormuş gibi hissediyorum şu an.Hissettiğim bazı duyguları tarif bile edemezken o bana her seferinde aynısını yapıyor.

"Ne olabilir ki?"sana inanmıyorum dermiş gibi baktı ve ellerimi ellerinin arasına kenetledi.Yapma.Bunu bana yapma beni kendine bira daha aşık etme!

"Mesela evlilik konusunda yanlış kararlar verme!"ben hayatımda verdiğim en doğru kararı verdim zaten.Seni sevmek,sana aşık olmak verdiğim en doğru karar.

"Evlilik konusunda yanlış kararlar vermem için ona değecek insanı bulmam gerek."

"Bak Rosemery sana gerçekten değer veriyorum,seni ailemden ayırt etmiyorum ve üzülmeni istemiyorum."aramızda ki mesafe hızla kapandığında Eric'in sıcak dudakları,soğuk dudaklarımı çoktan örtmüştü.E be adam ne yaptın sen bana?Hayatımda tatmadığım duyguları tattırdın,gerçek bir kadın gibi hissettirdin.Ellerini belime dolayıp beni bira daha kendine çekti.Dili ağzımı keşfe çıkarken beceriksizce karşılık verdim.Aklıma geldiğinde yüzümün kızardığı yerlerim karıncalanmaya başladığında ikimizde nefes almak için birbirimizden ayrıldık.Sıcak elleri belimden ayrılarak yüzümün iki yanına yerleştiler.Eğer kucağında oturmuyor olsam burada bir ömür geçirebilirim.Hızla Eric'in kucağından kalktım ve arkama bile bakmadan kameltyayı terk ettim.

***

Bütün öğleden sonramı alan koşuşturmanın ardıından nihayet akşam olmuştu.Bütün gün Eric'i düşünmemi saymazsak çok da kötü bir gün değildi.Bütün gün Eric'den kaçmaya yer aradımve işte burdayız.Newland Brown kapıda hepimizikısaca selamladı ve sıra Eric'e geldiğinde benim tanıştırmam gerekti.

"Newland atnıştırayım Bay Eric."Eric'e döndüğümde gözleri ateş saçıyordu.

"Eric bu da Bay Brown."iki erkek el sıkıştıklarında Eric'in gözleri alev alacak gibi öfke ile parlıyordu.İster inanın ister inanmayın bu gece beklediğimden kötü geçecek...

Evet bölümü nasıl buldunuz?Bu arada aramıza yeni katılanlar hoş geldiniz:DSizi seviyorum:DAyrıca tehtit ediyorum yorum yapın:D

GİZLİ TUTKULAR- Yazım hataları düzenlenmedi-Where stories live. Discover now