3

155 10 5
                                    

Hasan'ın ölümünün üzerinden tam 1 ay geçti.Ama ben hala onun gidişini atlatamadım.Sultan Murad amcam daha kötü bir haldeydi.Hasanı çok severdi.Fakat Hasanı kaybetmek ona hiç iyi gelmedi.O güçlü, yıkılmaz diye methettiğim amcam yavaş yavaş solmaya başladı.Hastalığıda ilerlemeye başlamıştı.Daha kuzenim Hasan'ın ölümünü kaldıramamışken amcamın hastalığının ilerlemesi beni iyice yıkmıştı.Ne yemek yiyebiliyordum ne gülebiliyordum.Hayat anlamsızlaşmaya başlamıştı benim için.

-Lale Hatun!!

-Efendim Mustafa Hocam.

-Daldın gittin.Biliyorum amcanın ve Hasan'ın haline üzülüyorsun.Ama derslerinle ilgilenmen gerek.Diğer kızların eğitim görmesi sana bağlı.Eğer siz başarılı olursanız diğer kızlar da eğitim alabilecek.

-Affedin hocam.Durumumu biliyorsunuz.Düşünmeden edemiyorum.

-O zaman kendini toparlaman için üç gün veriyorum.İyice kafanı topla.Öyle derse gel.

-Tamam hocam.

Mustafa Hocayı dinlemeye karar verdim.Bugünkü resim dersinden sonra odama gidip kafamı iyice toparlayıp öyle dönecektim.Resim benim en sevdiğim dersti.Resim yapmayı o kadar çok seviyordum ki beni çok rahatlatıyordu.Ama istediğim zaman yapamıyordum.Çünkü insan portresi çizerdim.Ve bu Osmanlı kurallarına göre zinhar yasaktı.Cezası ölümdü.Zaten amcamdan 2 sene önce uyarı almıştım.Bir daha asla yapmamalıydım.

Ben bu düşüncelerle resim çizerken avluda birkaç hizmetçi göründü.Ellerinde sandık ve bavullar vardı.Arkalarında iki çocuk onlara eşlik ediyordu.Biri benimle akran iken diğeri 7 yaşlarındaydı.Büyük olan çocuk sınıfa girdi.Mustafa Hoca onu tanıttı.

-Evet öğrenciler tanıtayım Eflak Prens'in Oğlu Vlad Basarab Drakula.

Herkes ona sıcak bir gülümseme sunarken Vlad etrafa hoşnutsuz bakışlar atıyor buradan nasıl kurtulurum acaba diye düşünüyor gibiydi.

-Bugün arkadaşınız Vlad size katılamayacak onları yerleştirmemiz gerek yarın iyice kaynaşırsınız.Hadi Vlad gidelim.

Resim dersi bittikten sonra Lale sadece kendisinin bildiği bahçe patikalardan koşarak kısa bir süre içerisinde yazlık bir evin önünde durdu.Burası çocukken o çok sevdiği arkadaşıyla keşfettiği gizli yerdi.İkisinden başkası bilmezdi burayı.Lale bu güzel anılarını hatırlayıp hafif bir tebessümde bulundu.Çocukluğunu özlüyordu.O canından çok sevdiği arkadaşını özlüyordu.Napıyordu acaba?Fazla dikkat çekmemek için içeriye girmeye karar verdi.İçeride biraz oyalandıktan sonra saraya gitmeye karar verdi.Lale patikada yürürken o kadar düşüncelere dalmıştı ki caminin durduğu yere geldiğini fark etmemişti.Caminin yanında türbe vardı.Lale birden durdu.Hemen burada çok yakınında Hasan'ın gömülü olduğunu anladı ve buradan öylece geçmeyi Hasan'a saygısızlık olarak gördüğü için içeri girmek istedi.İçeri girdi.Türbenin içi soğuktu.Ortasında güzel el işlemeleri olan örtü ile kaplı tabut duruyordu.Lale sessizce yanında durdu. Hasan'ın ölümünden bir ay geçmesine rağmen Lale'nin kalbindeki yara ilk günkü kadar tazeydi. Kalbi delik deşikti ve genç kız bu yaraları nasıl kapatabileceğini bilmiyordu.Lale acıklı acıklı ağlamaya başladı. Ve Hasan ile konuşmaya başladım.

-Seni o kadar çok özlüyorum ki...Kendime sorup duruyorum neden Hasan,neden özellikle o?

Arkadan bir ses geldi:

-Ben de kendimi aynı soruyu sorup duruyorum ve en kötüsü bu sorunun cevabını biliyorum.

Lale korkuyla arkasına baktı.Türbe girişinde biri duruyordu...

Lale onu uzun bir süredir görmemişti. Çünkü amcası kimseyi yanında istememişti.Şu an onu böyle ayakta eskisi gibi görmek o kadar mutlu ediyordu ki...

-Murad amcam!Padişah'ım...

-Seni burada gördüğüme sevindim.Hasan'ı unutmadığına sevindim.Neyse şimdi git evladım oğlumla baş başa kalmak istiyorum.

Giderken arkamdan seslendi:

-Lale, akşam benim yanıma uğra.Birini senin için gönderirim.

Lale saygıyla eğilip dışarı çıktı.

Saraya dönen Lale sabırsızlıkla akşamı bekledi.Bu kadar uzun bir zaman sonra amcasının onu görmek istemesi ve bunun sebebi Laleyi meraklandırıyordu.

Sonunda akşam 8 gibi bir hizmetçi gelip onu Sultan'ın yanına götürdü.

-Seni gördüğüme sevindim,canım.Nasılsın?

Lale saygıyla eğilip nezaket gereği bir iki kibar cümle söyledi.

Dışarıda bekleyen Bostancı içeri girip eğildi.

-Padişahım,Şehzade Mehmed burada!

Gelsin,Lale kuzenin Mehmed'i hatırlıyor musun?Mehmed saraydan gittiği vakit 10 yaşındaydınız ikiniz de...

"Hatırlamaz olur muyum hiç..."

İçeriye genç bir adam girdi.Mehmed bu kadar büyümüş müydü?O kadar şaşkındım ki bir kelime edemez haldeydim.

"Bu kadar büyüyebileceğini düşünmemiştim.Onu o kadar uzun süredir görmemiştim ki...Bu kadar yakışıklı olabileceğini düşünmemiştim.Ona bakakaldım.Gözlerimi ayırmadan ona bakıyordum ta ki göz göze gelene kadar o da hafif bir bocalamış ardından umursamaz bir bakış atıp önüne geri dönmüştü.Beni görmezden gelmişti bu beni o kadar çok kırdı ki amcamdan izin almak için kendimi hazırladım."

-Murad amcam,Padişahım izniniz olursa odama çekilmek isterim.

-Niye kızım konuşmayacak mısınız Mehmed ile?

Bunu demesi ile Mehmed tekrardan bana döndü. Vereceğim cevabı çok merak eden bir bakışın yanında hiç merak etmiyormuş gibi bir bakışı da vardı.Anlayamıyordum artık.Ne yapmaya çalışıyordu. Beni neden görmezden geliyordu. Fakat dışarıya duygularını pek belli eden bir insan olmadığım için amcama dönüp,

-Size saygısızlık etmek gibi olmasın ama çok yorgunum efendim izniniz olursa odama çekilmek isterim.

-Tamam kızım geçebilirsin.

Amcamın önünde saygı ile eğilip Mehmed'e bir bakış atarak çıktım.

Merhaba arkadaşlar bu bölüm bayağı kısa oldu.Yazacak pek bir şey bulamadım.Ama bir daha ki bölüm...Bomba gibi bölüm geliyor!!!İyi okumalar💋

Benim Tatlı Lokumum💋💋Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin