su ve ateş

1.5K 117 86
                                    

Kurgunun isminin nereden geldiğini merak edenler için 🔥🌊

Keyifli okumalar, bol bol yorumlarınızı bekliyorum bu mini bölüm için

Bölüm şarkısını da mutlaka dinleyin derim 💙🧡


Alican'dan:

Eleme oyunu sonrası veda eden kişi Rıfat olmuştu.
Rıfat ile vedalaştıktan sonra servis bizi eve bırakmıştı.

Herkes yorgun bir şekilde odasına çıktığında ben de heyecanla odanın yolunu tutmuştum.

Barbaros'un hazırladığı sürprizi görmek için sabırsızlanıyordum.

Hızlı adımlarla odanın olduğu kata çıktığımda Barbaros'un da hemen arkamdan geldiğini görüyordum.

Kapının önüne geldiğimde kapı kolunu benden önce davranıp açan Barbaros'a göz ucuyla bakıp gülümsedikten sonra içeriye girdim.

Odada hiçbir değişiklik bir farklı şey göremeyince etrafı incelemeye başladım ve sonunda gözüm masanın üzerindeki kutuya kaymıştı.

Heyecanla elime aldığımda bir tık ağır olduğunu fark ettim. "Bu benim mi?"


Barbaros başıyla onayladı. "Hadi aç bakalım"



"Teşekkür ederim" dedim daha açmaya başlamadan önce. Aldığı şey ne olursa olsun bana özel düşünüp aldığı için dünyanın en güzel hediyesi konumundaydi benim gözümde.



Kutuyu masaya bırakıp üzerindeki kapağı açtığımda içindeki fanusu gördüğümde gözlerimin dolmaya başlamak üzere olduğunu hissettim.

Yavaşça çıkarıp masanın üzerine koyduğumda küçük akvaryum fanusunun içindeki iki balığı gördüğümde aklıma o gece gelmişti. Sergen'in başımdan geçen döktüğü ve balıklarımın ölmesine sebep olduğu o lanet gece.

"Barbaros" dedim balıklardan gözlerimi ayırıp yanımda dağ gibi duran adama sarıldım. "Teşekkür ederim gerçekten teşekkür ederim. Çok güzel bir hediye bu"



"Rica ederim, beğenmene gerçekten sevindim. "


Barbaros'tan ayrılıp masanın önündeki sandalyeye oturup balık fanusumu heyecanla incelemeye devam ederken mırıldandım.

"Renkleri farklı olsa da benim balıklarım ile aynı türde balıklar. Bu tür kolay bulunmuyor nereden buldun bunları?"


"Kolay olmadı zaten" dedi Barbaros. "O gece sen bu odaya gelip ölen balıklarını gösterdiğinde ben çok üzüldüm Alican. Senin için neler yapabilirim seni tekrardan nasıl mutlu ederim diye çok düşündüm ve Yasinden yardım istedim"


"Yasin mi? Ondan demek sürekli gizlice konuşup duruyordunuz"



"Evet, diğer türlü bu balıkları bulmam çok zordu. Yasin aracılığıyla ailenin sana doğum gününde aldıkları balıkların nerede satıldığını öğrenmiş olduk ve oradan bu balıkları seçip İstanbul'a kargolattik "



Duyduklarım ile daha da mutlu olmuştum. "Peki bu balıkların rengini kim seçti çok güzeller "


"Açıkçası Yasin'e kalsaydı senin balıkların ile aynı renkte iki balık seçecekti ama ben bunu istemedim. Çünkü aynı renkte aynı görünümde olsalar da senin eski balıklarınin yerini tutamayacakti. Ben de o sebeple kendi hikayesi olan yeni iki farklı renkte balık seçtim."



"Hikayesi mi var?" dedim heyecanla. "Hikayesi olan şeylere bayılırım "



Diğer sandalyeyi yanıma çekip oturdu ve işaret parmağı ile balıklari gösterdi.

"Evet su ve ateşin hikayesi. Bu kırmızı olan ateş tıpkı benim gibi,
Ateş, enerji, tutku, güç, cesaret ve dinamizmi temsil eder" dedi gülümseyerek.

Ardından diğer mavi olan balığı işaret etti. "Bu da sensin.  Su, duygusallık, huzur, dengeli ve uyumu temsil eder."


Balıklara bizim adımızı vermesi komik gelse de dinlemeye devam etmiştim.



"Ateş ve Su yan yana iken, iki farklı karakter özelliğinin dengesi veya birleşimini ifade eder."



"Hikayesine gelecek olursak da...
Ateş bir gün suyu görmüş yüce dağların ardında
Sevdalanmış onun deli dalgalarında"

Barbaros bu cümlesinden sonra gülümseyerek baktı bana.

"Hırçın hırçın kayalara vuruşuna
Yüreğindeki duruluğa
Demiş ki suya: "Gel sevdalım ol"
"Hayatıma anlam veren mucizem ol"


"Su dayanamamış ateşin gözlerindeki sıcaklığa
"Al" demiş "Yüreğim sana armağan"



"Sarılmış ateşle su birbirlerine sıkıca kopamacasına
Ateşin yüreğini sadece su
Suyun yüreğini ateş alır olmuş"


Barbaros'un sözlerinin bitmesini bekledikten sonra yüzüne baktım.

"Siyah ve beyaz nasıl bir araya geldiğinde gri oluyorsa, su ve ateş de bir araya geldiğinde yok olur, buhar olur " dedim gözlerinin içine bakarak.



"Hikayeye nereden baktığına bağlı Alican" dedi sandalyeden kalkarken. Hoşuna gitmemişti sanki.


Odadan çıkacağı sırada seslendim hiç arkama dönmeden.
"Ayrıca bugünkü öpücüğün hesabını sorma vakti geldi sanki ha?





su ve ateş | albarWhere stories live. Discover now