5.Bölüm: Güzelim

510 5 1
                                    

Merhabaaaaa!!!!!!!!

Kitabımı arkadaşlarınıza önerme şansınız var mı acaba?

Güzelim  bölümü de geldi. İyi okumalar...

***

B Ö L Ü M  5  -  G Ü Z E L İ M

Motosikleti, iki katlı dubleks bir evin önünde durdurdu ve başındaki kaskı çıkarıp uzun uzun bana baktı. Kafamı ne oldu dercesine hafifçe kımıldattım. Derin bir nefes verdi ve motosikletten inip, benim de inmeme yardımcı oldu.

Karşımdaki eve baktım. Yiğitlerin binası ormanlık alandaydı; fakat Cüneyt'in evi onlarınkinin aksine merkezdeydi ve etrafında sadece birkaç ağaç bulunuyordu, sokakta da bir sürü bina vardı. İnsan yüzü göremeyip tüm günümü orman da geçirmektense, sesli bir ortamda yaşamak tercihimdi.

"Ne oldu?" diyen Cüneyt'e çevirdim bakışlarımı. "Beğenemedin mi evimi? Alp'in evinden sonra buraya geldiğin için mutlu olacağını düşünmüştüm."

Buruk bir tebessüm yolladım ve bahçe kapısını açıp içeri girdim. "Oradan kurtulduğum için ne kadar mutlu olduğumu tahmin edemezsin." Çimenleri yaran taşlık yolda hızlı adımlarla ilerlerken karanlıktan dolayı gözden kaçırdığım sert bir şeye bastım ve acıyan bileğim yüzünden yere düşeceğimi zannederken kendimi saniyeler sonra Cüneyt'in kollarında buldum. Sırtımın yarısı onun göğsüne yaslıydı. Acıyla inlediğimde yüzüme düşen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı.

Kaşları çatılırken, "Yavaş," dedi ve parmaklarıyla belimi kavradı. "Bir yerine zarar gelsin istemeyiz, değil mi?" Gözleri dizlerimdeki ve ellerimdeki yaralara kaydı. Çene kaslarının hareket ettiğini görebiliyordum. "Ama başkaları istemiş galiba." Yaraları görmüştü ve yine Yiğit'ten bahsediyordu; ama artık onun adını duymak istemiyordum.

Belimdeki elini tutarak doğruldum ve ona baktım. "Bana, onun adını unutturmaya ne dersin?" Dudağının kenarı hafifçe yukarı kıvrıldı ve gözlerimin içine baktı. Bu gülüşünü hiç sevmiyordum. "Ve bence bana anlatacağın şeyler var, Cüneyt."

Dudağındaki gülümseme anında yok oldu ve elini tekrar belime yerleştirip, "Hadi gel, içeri geçelim," dedi. Acıyan bileğim yüzünden topallıyordum, bu yüzden kolumu omzuna attım ve onun yardımıyla açtığı kapıdan içeri girdim. Oturma odasına geçip beni bir koltuğa oturttu ve buzdolabından buz getireceğini söyleyerek, odayla birleşik olan mutfağa geçti. Gözlerimi etrafta gezdirdi. Eşyalar lüks denecek kadar güzel görünüyordu, mutfaktakiler de öyle.

Buz dolu keseyle yanıma geldi ve koltuğa oturup, dizimi bükerek ayağımı bacağına yasladı. Birkaç saniye sonra bileğimde soğukluk hissedince irkildim ve ayağımı geri çektim. "Şişmesin diye," dedi bileğimi bacağına tekrardan yaslarken. Beş dakika kadar bastırdı ve en sonunda keseyi, koltuğun yanındaki sehpaya koyup bana baktı. "Kaç gündür o adamın yanındasın?"

Bacaklarımı altıma alıp ona doğru yaklaştım. "Önce sen benim soruma cevap ver." Oda sıcak olduğu için üzerimdeki ceketi çıkardım ve kucağıma yerleştirdim. "Okul bitince geri geleceğim demiştin ama bitmesine daha iki sene var." Gözlerini kaçırdı. "Ya hadi bir şey oldu geldin diyelim, neden aramadın o zaman beni?"

Onunla yakın arkadaş olduğumuzdan emin değildim ama artık tamamen emindim, o benim en yakın arkadaşımdı. Önceden çoğu şeyini bana anlatıyordu, ben de ona anlatıyordum ve hiçbir sırrımızı da başkalarından duymamıştık. İşte bu yüzden Cüneyt benim en yakın arkadaşımdı. Bu zamana kadar hiç kavga etmemiştik, yani tanışmamızın en başında olmuştu birkaç kez ama o zamanlar daha birbirimizi tanımıyorduk bile.

SOLUKМесто, где живут истории. Откройте их для себя