17. Bölüm " Mert bugün çok garip davranıyor. "

47 3 0
                                    

Fatih' in alnından boncuk boncuk terler akıyordu. Bizim Emre' nin bakışları ve soruları sorarken ki ses tonu, Faruk' u iyice germişti anlaşılan. Bundan sonra ki sorucağımız soruları, Emre' ye sordutmamaya özen gösterdim. Faik oğlunu savunuyordu ama bir yandan da onun için endişeleniyordu. Birkez daha oğlundan ayrı kalmanın korkusu vardı. Bir yandan da Mert' in işlediği suçun tam olarak ne olduğunu merak ediyorum. Buradan çıkınca, İpek' e sordurur öğrenirim. Zaten o da karakola geçecekti. Hazır gitmişken iki dakikada bakar.

" Bu Faik rahmetli kızını kime vermişti ? Tanıyor musunuz ? "

" Yok tanımıyorum. Sadece yakın bir arkadaşının oğluna verdiğini biliyorum.  Ne çocuğun, ne de çocuğun babasını tanımıyorum maalesef. "

" Mert dün evde miydi ? "

" Sabahtan evdeydi. Akşam da arkadaşı ile buluşmak için çıktı. "

" Sabah geldi mi peki ? "

" Hayır. Arkadaşında kalmış. Gece alkolü biraz fazla kaçırınca eve gelememiş arkadaşında kalmış. Mert, Ayfer ile ayrıldıktan sonra çok dertlendi oğlum. O da en yakın arkadaşından başka kimse ile dertleşmiyor. "

" Anladım. Sen şu Mert' in kaldığı arkadaşının adını ile oturduğu evinin adresini bir kağıda yaz. Ha, bir de Mert' in çalıştığı iş yerinin adresini yaz ver. "

Fatih oturduğu koltuktan kalkıp yan odaya gitti. Biraz sonra elinde bir kâğıt ile salona geldi. Mert' in arkadaşının adının ve çalıştığı iş yerinin adresi yazılı kağıtı aldıktan sonra Fatih beyin evinden çıktık. Apartmandan çıktıktan sonra Emre' ye bir telefon geldi.

" Ha, tamam kardeşim çok sağol. "

Diye kısa bir konuşma gerçekleştirdikten sonra kapattı. Merak edemeden duramadım tabi. Yardımcılarımın benden habersiz birşey yapmayacaklarından eminim. Ben sormasam bile zaten söyleyeceğini biliyorum.

" Ne oldu Emre ? Kimdi o ? "

" Bizim bu asayiş şubeden Ahmet' e bu Fatih ' in oğlu Mert' in suçunu sormuştum. Neden içeriye girmiş diye. "

" Neymiş peki suçu ? "

" Bu Mert' in babası Fatih bir ara bir otobüs firmasında çalışıyormuş. Sonra bir anlaşmazlık filan olmuş. Tartışmışlar galiba. Ondan dolayı çıkartmışlar işten. Bu Mert' de bu otobüs firmasının hem kripto hem normal paralarını hacklemiş. "

" Parayı ne yapmış peki ? "

" Hayır kurumlarına, fakire fukaraya dağıtmış. Bir nevi bilgisayar korsanıymış bu Mert. "

" Oğlum siz bu çocuğun GBT' sine bakmamış mıydınız ? "

" İki arada bir derede, kavga gürültü derken bakmayı unuttuk galiba başkomiserim. Özür dilerim. "

" Neyse tamam. Sen şu Mert' in arkadaşının evine git. Bir konuş çocukla. Ben de çalıştığı iş yerine gideyim. Oradan da merkeze geçersin. Merkezde görüşürüz. "

" Emredersiniz başkomiserim. "

Dedikten sonra, kağıtta yazan adresi cep telefonu ile fotoğrafını çektikten sonra ayrıldık.
Mert' in çalıştığı yer, Tophane' de bir cafeydi. Fazla zaman kaybetmeden arabama binip Tophane' ye doğru yol aldım.
Kafamı sakinleştirmek için, Marlboro paketini çıkarttım. Sağ elim ile direksiyonu tutarken, sol elim ile paketi ağzıma yaklaştırıp dudağım ile paketten bir tane sigara çektim ve yaktım. Fafiften arabanın teybinin ses açma tuşunu çevirdim. Radyoda sesi açar açmaz, Neşet Ertaş'ın sesi ile karşılaştım. Gönül Dağı türküsü çalıyordu. Yol boyunca değiştirmedim.  Şansıma çok fazla trafik yoktu. Türkü bittiğinde, Mert' in çalıştığı cafenin bulunduğu sokağa girdim. Arabamı müsait bir yere park ettikten sonra inip cafeye doğru ilerledim. Cafe oldukça güzel içerisi geniş bir yerdi. İçeriye girdim. Dükkanın duvarları rengaren çizimler ile kaplıudı. Ailelere ayrı bir bölümü vardı. İçeride hafiften bir müzik çalıyordu. Ayrıca köşede canlı müzik için bir bölüm vardı. Bateri, gitar vb şeyler. Benim bateriye aşırı bir ilgim vardır. İlk olarak baterini bulunduğu yere gittim. Bagetlerini elime aldım. Birkaç kere vurdum. Ben bateri ile uğraşırken yanıma uzun saçlı, kolunda bir sürü dövmesi olan, kolyeli, küpeli, otuzlu yaşlarında bir adam geldi.

Başkomiser Yavuz  "Kanlı İntikam"Where stories live. Discover now