19. Bölüm " Ayfer ile Fırat, beşik kertmesiydi. "

45 3 0
                                    

Odamdan çıktıktan sonra, Mert' i sorgulamak için, tek başıma sorgu odasının yolunu tuttum. Sabahtan biraz ağrıyan başım, şimdi biraz daha ağrımaya başlamıştı. Arada bir bu tür baş ağrıları ile uğraşıyorum. Sorgu odasının kapısının önünde biraz durdum. Sol elimin parmak uçları ile, başımın ağrıyan bölgesine yuvarlar çizerek ovaladım biraz. Pek fayda verdiği söylenemez. Hâlâ ağrıyordu. Bu gibi durumlar için, ağrı kesici hapımı hep cebimde gezdiririm. Bir tane yuttuktan sonra, sorgu odasından içeriye girdim. İçeriye girdiğimde, sorgu masasında beklemekten sıkılmış bir çocuk, daha doğrusu çocukta denmez aslında. Genç. Beni görünce ilk başta kim olduğumu anlamadı. Kapıyı kapattıktan sonra, gözü ışığa alıştı ve tanıdı beni. Ama yağa kalkmadı. Beklemekten sıkıldığı için. Ellerini masaya koymuş, parmakları ile masaya vurarak kendi kendine bir ritim yapıp, ağzından da şarkı mırıldanıyordu. Ben kapıyı sert bir şekilde kapatınca sustu. Biraz bekledi. Ben ona doğru birkaç adım attıktan sonra, ayağa kalkıp gitmek istedi.

" Ya abi, bakın beni boşu boşuna buraya getirdiniz. Ben birşey yapmadım. Ben suçsuzum. "

İlk başta cevap vermedim. Omuzundan onu sandalyesine oturttum. Yüzünde her gencin yüzünde gördüğüm korku yoktu. Karakola düşme korkusu. Çünkü bu ilk karakola düşme deneyimi değildi. Ama o hâlâ suçsuz olduğunu inandırmak için masum masum yüzüme bakıyordu. Mert' in oturduğu sandalyenin karşısındaki boş sandalyeyi çekip oturdum. Elimdeki sigaramdan bir soluk alıp, başımı yukarıya kaldırıp dumanını üfledim.  Bir süre sigara dumanının izlerine bakıp bazı şekiller çıkartmaya çalıştım. Sigara dumanına çıkarttığım şekil; karnına saplanan bıçak ile hayatını kaybeden bir genç kız. Bir soluk daha alıp üflediğimde çıkan sigara dumanında ise kağıt paralar. Tepemizde yanan ampulün ışığı sertti. Gözüme nedense bu sefer ağır geldi. Dolayısıyla başıma vurdu. Gözlerimi hafif kısarak baktım Mert'e. 

" Birincisi abi demiyeceksin. Başkomiserim diyeceksin. "

" Pardon başkomiserim ama gerçekten beni..."

" Ve ikincisi ben sana birşey sormadan. Birşey söylemiyeceksin. Burası karakol. Buranın belli bir kuralları var. Anladın mı delikanlı. Şimdi beni uğraştırmadan, yormadan, sorularıma doğru cevaplar ver. Tamam mı. Sen ne kadar sorularıma düzgün doğru cevap verirsen işimiz o kadar kolaylaşır. Hem sen de zararlı çıkmazsın. Anladın mı ? "

" Anladım abi, şey yani başkomiserim. "

" Güzel. Sen olay yerinden niye kaçtın ? Önce bunu söyle bakalım. "

" Ben olay yerinden kaçmadım. Patronuma bugün işe devam etmeyceğimi söylemek için birde iş yerinde kalan eşyalarımı almak için, çalıştığım iş yerine gittim. Telefonum filan orada kalmıştı. "

" Niye öldürdün peki Ayfer' i ? "

Diye bir bir soru yöneltince birden gözleri açıldı. Kaşlarını çatıp itiraz etti

" Ne öldürmesi saçmalamayın lütfen. Ben neden sevdiğim kızı öldüreyim. "

" Başka biriyle, ve bu kişi senin mahalleden arkadaşın olduğu için. Sevdiğin kız senden başkasının olamaz dedin ve öldürdün değil mi ? "

" Değil tabiki de başkomiserim. Tamam babası Ayfer' i başka birine verdiği için çok sinirlendim filan ama, sevdiğim kıza zarar verecek biri değilim ben. Hem öldürsem neden evine geleyim. Ağlayıp sinir krizi geçireyim."

" Katil psikolojisi oğlum. Senin gibi kaç tane gerizekalı yakaldık biz, bir bilsen. Her katil mutlaka cinayet işlediği, olay mahalline gelir. "

" Sizin o dedikleriniz katil için geçerli. Ben katil değilim, kimseyi öldürmedim. "

Başkomiser Yavuz  "Kanlı İntikam"Where stories live. Discover now