22. Bölüm " Yengen ile boşandık. "

51 3 0
                                    

" Daha önce bir yerde karşılaştığımız sanmıyorum. Eğer karşılaşsaydık hatırlardım. Muhtemelen sosyal medyada filan görmüşsündür. " 

" Evet olabilir. Bu arada bir de mekana isim bulmak lazım. Güzel ve anlamlı birşey olması lazım. "

" 'Khalkedon A.Ç Meyhane ' nasıl ? "

" Güzel. Hem Kadıköy' ün eski adı, hem de isimlerimizin baş harfleri. Gayet mantıklı. O zaman bunu yapalım. "

Sohbetin ardından yarım saat geçmiş, ben ikinci sigaramı yakmıştım. Mekan tamamen dolmuştu. Kısa süre içerisinde bu kadar kalabalık olacağını tahmin etmemiştim. Şöyle bir masalardaki insanlara göz gezdirdim. Hoparlörden büyük üstad Neşet Ertaş'ın  "Hapishanede güneş doğmuyor " adlı türküsü çalıyordu. Masalara göz gezdirirken tanıdık birini gördüm. İlk başta emin olamadım. Bizim oturduğumuz masaya doğru kafasını çevirince  masada oturan kişinin, benim çocukluk arkadaşım, ve şuan soruşturmasını yaptığımız cinayetin savcısı Selim olduğunu farkettim. Dertli dertli oturmuş, bir yandan, rakısını yudumluyor, bir yandan da, çalan türküyü dinliyor. Uzaktan gördüğüm kadarıyla, epeyce bir dertliydi. Yanına gitsem iyi olur diye düşünüyorum.

" Kızlar müsadenizle ben iki dakikaya geliyorum. "

" Ne oldu hayatım ? "

" Bir akdaşı gördüm de, bir selam vericeğim. "

Deyip masadan kalktım. Dertli dertli rakısını yudumlayıp etrafa bakan, Selim' in yanına gittim. Elimi omuzuna attım. Bir an irkilip baktı. Sonra karşısına oturdum. 

" Oo Yavuz bey, sizi görmek ne kadar güzel. Siz buraların yolunu biliyor muydunuz ? "

Dedi şakacı bir ses tonunda. Henüz sarhoş olmamıştı. 

" Artık beni burada daha sık görüceksin kardeşim. "

" Niye polisliği bırakıp buranın başına mı geçiceksin ? "

" Yok ben değil. Yengen ile arkadaşı buranın sahibi artık. O yüzden. Hem sen benim polisliği bırakacağıma inanıyor musun ? "

" Yok inanmıyorum. Benim tanıdığım Yavuz, bir şey istiyorsa, önüne her ne çıkarsa çıksın, her engeli aşar, sonucunda istediği şeyi alır. "

" Eyvallah. "

" Ölen kızın dosyası nerede oğlum ? "

" Daha dur anasını satayım. Araştırıyoruz. Otopsi sonucu daha birkaç saat önce çıktı. ? "

" O hoo, aga sen paslandın mı ? Vallaha sen yaşlanıyorsun. Eskiden sen bir cinayeti, yirmi dört saat içerisinde çözüyordun. "

" O senin dediğin cinayetleri evet. Kısa sürede çözüyordum, ve hâlâ da, tüm cinayetleri kısa sürede çözüyorum. Benim paslandığım filan yok. Hep cinayet mi konuşucağız ? "

" Başka ne konuşucağız oğlum ? Fenerbahçe' yi konusalım diyeceğim, onu da zaten her gün konuşuyoruz. "

" Ben onu söylemiyorum. Sen hayırdır, bu saatte, böyle dertli dertli içki içiyorsun. Bir sıkıntın var belli. "

" Yok benim sıkıntım filan. Öyle canım sıkıldı bira içeyim dedim. "

Deyip yarım bardak rakısını bir dikişte içip, bardağı sertçe masaya koydu.

" Lan sikerim yalanını. Ne derdin var anlat. "

" Emredersiniz başkomiserim. " dedi yine aynı şakacı bir ses tonuyla. 

" Kardeş bugün çok kötü geçti be. "

" O zaten belli oluyor. Ne oldu oğlum anlatsana. "

Garson çocuğa bir tane daha rakı getirmesini işaret etti. Sonra masaya, bir yüzük bıraktı Selim. Yüzüğü bıraktıktan sonra bir süre yüzüme baktı. 

Başkomiser Yavuz  "Kanlı İntikam"Kde žijí příběhy. Začni objevovat