Is It Over Now? (From The Vault)

231 11 0
                                    


--

Once the flight had flown
Uçak, uçuşa geçtiğinde

With the wilt of the rose
Gülün solmasıyla

I slept all alone
Yanlız başıma uyudum

You still wouldn't go
Sen yinede aklımdan gitmedin

Let's fast forward to 300 takeout coffees later*
Hadi 300 karton kahve sonrasına saralım

I see your profile and your smile on unsuspecting waiters
Yüzünü ve gülümsemeni masum garsonlarda görüyorum

You dream of my mouth before it called you a 'lying traitor'
Dudaklarımın hayalini kuruyordun sana 'yalancı hain' demeden önce

You search in every maiden's bed for something greater
Her bekarın yatağını daha iyi bir şey için aradın

Baby was it over when she laid down on your couch?
Bebeğim, o kız kanepende uzanırken her şey bitmiş miydi?

Was it over when he unbuttoned my blouse?
O erkek benim bluzumu düğmelerini açarken her şey bitmiş miydi?

"Come here" I whispered in your ear
"Buraya gel" diye kulağına fısıldadım

In your dream as you passеd out
Senin hayalinde, sen kendinden geçtiğinde

Baby was it over then
Bebeğim o zaman her şey bitmiş miydi

And is it over now?
Ve şimdi her şey bitti mi?

Whеn you lost control
Kontrolü kaybettiğinde

Red blood, white snow
Kırmızı kan, beyaz kar üstünde

Blue dress on a boat
Mavi elbisemle bir teknede

Your new girl is my clone
Yeni sevgilin benim kopyam

And did you think I didn't see you?
Ve seni görmediğimi mi düşündün?

There were flashin' lights
Yanıp sönen ışıklar vardı

At least I had the decency to keep my nights out of sight*
En azından gecelerimi gözden uzakta yaşayacak nezaketim vardı

Only rumors 'bout my hips and thighs*
Söylentiler yalnızca kalçalarım ve bacaklarımla ilgili

And my whispered sighs
Ve fısıldayan iç çekişlerimle

Oh Lord, I think about jumping
Tanrım, atlamayı düşünüyordum

Off of very tall somethings
Çok yüksek bir şeyin üstünden

Just to see you come running
Sırf koşarak geri geldiğini görmek için

And say the one thing I've been wanting, but no
Ve uzun zamandır istediğim bir şeyi söylemen için, ama söylemedin

Let's fast forward to three hundred awkward blind dates later
Hadi 300 utanç verici tanışma randevusu ileri saralım

If she's got blue eyes, I will surmise that you'll probably date her (Oh, no)
Kızın mavi gözleri varsa, büyük ihtimalle onunla çıkacağını tahmin ediyorum (Olamaz)

You dream of my mouth before it called you a lying traitor
Dudaklarımın hayalini kuruyordun sana 'yalancı hain' demeden önce

You search in every model's bed for something greater
Her modelin yatağını daha iyi bir şey için aradın

Baby was it over when she laid down on your couch?
Bebeğim, o kız kanepende uzanırken her şey bitmiş miydi?

Was it over when he unbuttoned my blouse?
O erkek benim bluzumu düğmelerini açarken her şey bitmiş miydi?

"Come here" I whispered in your ear
"Buraya gel" diye kulağına fısıldadım,

In your dream as you passеd out
Senin hayalinde, sen kendinden geçtiğinde

Baby was it over then
Bebeğim o zaman her şey bitmiş miydi

And is it over now?
Ve şimdi her şey bitti mi?

Think I didn't see you?
Seni görmediğimi mi düşündün?

There were flashin' lights
Yanıp sönen ışıklar vardı

At least I had the decency to keep my nights out of sight
En azından gecelerimi gözden uzakta yaşayacak nezaketim vardı

Only rumors 'bout my hips and thighs
Söylentiler yalnızca kalçalarım ve bacaklarımla ilgili

And my whispered sighs
Ve fısıldayan iç çekişlerimle

Oh Lord, I think about jumping
Tanrım, atlamayı düşünüyordum

Off of very tall somethings
Çok yüksek bir şeyin üstünden

Just to see you come runnin' (Runnin')
Sırf koşarak geri geldiğini görmek için (Koşarak)

And say the one thing I've been wanting, but no
Ve uzun zamandır istediğim bir şeyi söylemen için ama söylemedin

Flashin' lights, oh, Lord
Yanıp sönen ışıklar, oh tanrım

Let's fast forward to 300 takeout coffees later
Hadi 300 karton kahve sonrasına saralım

I was hoping you'd be there
Orda olacağını umuyordum

And say the one thing (Oh, Lord)
Ve bir şeyi söyleyeceğini (Oh, tanrım)

I've been wanting (Oh, Lord)
Uzun zamandır istediğim (Oh, tanrım)

But no
Ama söylemedin








Let's fast forward to 300 takeout coffees later*: Zamanı aslında çok ileri sarmaktan bahsediyor. O içilen yüzlerce kahveyi o kadar zamanı atlayıp ileri saralım diyor.

To keep my nights out of sight*: Taylor burda gece hayatını insanlardan medyada uzakta yaşamaktan bahsedip ona değinmiş. Karşısındakine benim kendime saygım vardı ve bunu o zamanlar insanlara göstermedim senin aksine diyor.

Only rumors 'bout my hips and thighs*: Burda Taylor body image dediğimiz vücuduyla ilgili yapılan söylemlere dedikodulara ima yapmış. Benim bacaklarımı, boyumun uzun olmasını, oramı buramı konusup duruyorlar demek istiyor.

Not: Şarkılarda lütfen dümdüz bir çeviri aramayın. Bazı yerlerden direkt çeviri yaparken, çoğu yerde anlam odaklı çeviri yaptım, adaptasyon da kullandım. Anlamı doğru oldukça; eklenmiş veya çıkartılmış kelimenin ya da zaman edati değiştirilmesi, kalıp kullanılmasında bir yanlışlık ve sorun olmaz.

Taylor Swift-1989 (Taylor's Version) (Türkçe Çeviri)Where stories live. Discover now