19. Bölüm "Gerçekler"

9K 643 59
                                    

Ailem dediğim kişiler bana oyun oynamıştı. Hepsi bana ihanet etmişti. İftira atmışlardı. Yalnız hissediyordum. Hemde hiç olmadığım kadar yalnız hissediyordum. Anne ve baba dediğim kişiler aslında bana yabancıydı. Onlar bana yabancıydı. Beni idama sürüklemişlerdi. Üstelik bana iftira atmışlardı ve hiç kimsede sesini çıkarmamıştı. Büyük annem bile susmuştu. Beni her zaman savunan büyük annem susmuştu. İdamıma göz yummuştu.

İçimde bir boşluk vardı. Bu boşluğu nasıl kapatacağımı bile bilemezken o bana sarılmıştı. Boşluk onunla doluyordu. Sanki içimdeki her zaman eksik olan parça oymuş gibiydi.

Onu tanıyordum. Onu arıyordum. Onu bulmuştum.

Ona Enzo demiştim. Dudaklarımdan bir anda dökülmüştü. İçimden ona böyle seslenmek geliyordu, rüyamdaki gibi.

Belimdeki kollarının baskısı arttı. Kokumu yavaşça içine çekti. Özlemle bana sarılıyordu. Yıllarca birbirlerimizden uzak kalmış gibiydik.

Ona 'Enzo' demem onu mutlu etmiş gibiydi. Bunu hızlanan kalbinden ve sıkılaşan sarılışından anlayabilmiştim.

O bana sarılınca bütün sıkıntılarım sanki beni terk etmişti. O yanımda oldukça her şeyi yapabilirmiş gibi hissediyordum. Ondan garip bir cesaret alıyordum ve bu cesaret hoşuma gidiyordu. Biz ikimiz yan yanayken sanki bize bir şey olmazmış gibiydi. O, benim yanımda güvendeydi, ben ise onun.

Anlamsız bir güven içimi kaplıyordu. Hayatım boyunca tek güvenebileceğim kişi oydu sanki. Halbuki rüyamdayken bir şeytana güvenmemem gerektiğini bana o söylemişti.

Şu anda bu hissettiklerimi hissediyor oluşu beni ona karşı savunmasız hissettiriyordu.

Derin bir nefes aldım. Kokusu burnuma doluyordu. Dolan gözlerimden bir kaç damla yaş düştü.

Ne için ağlıyordum bilmiyordum fakat o sahtekarlar için gözyaşı dökmediğim kesindi. Ağlamamın sebebi sarıldığım bu adam içindi sanırım. Üzüntüden yaş dökmüyordum, sanki daha çok mutluluk göz yaşları gibiydi.

Dengelerimle oynuyordu.

Ne yapacağımı bilmiyordum. Belkide onu şu anda ittirmem gerekiyordu fakat bunu hiç istemiyordum. Benden uzaklaşsın istemiyordum.

O da benimle aynı fikirde olacak ki geri çekilmiyordu.

"Bana bakışın, kokun, gözlerinin rengi, kanatların, sakarlığın ve bana seslenişin hala aynı." Dedi. "Hiç değişmemişsin." Derin bir nefes aldı. "Hala benim küçük meleğimsin."

Konuşurken yüzünde bir sırıtışın olduğunu hissettim.

"Ne sakarlığımı gördün daha?"

Sessizce kıkırdadı.

"Görmeme gerek yok. Ben küçük meleğimi bilirim. Sakarsın."

Bir anda yeni fark ettiğim şey ile birlikte gözlerim büyüdü. Üzerinde hiçbir şey yoktu!

Boğazımı temizledim.

"Üzerine bir şey giymelisin."

Kafasını hafifçe bana çevirdi.

"Ne o? Bir anda utanasın mı geldi?" Dedi sırıtarak. Hissediyordu.

Sabır dilenir gibi derin bir nefes aldım.

"Şu hissetme işi sinirlerimi bozmaya başladı."

"Daha çok sinirini bozacak gibi."

Birbirlerimize sarılmaya devam ederek konuşuyorduk.

"Hislerimi öğrenmekten vazgeç."

Cık cıkladı.

"Olmaz. İşin eğlencesi orada."

Kara MelekWhere stories live. Discover now