26. Bölüm "Altın Pazarı"

6.6K 521 50
                                    

Bundan sonraki atacağım bölüm daha uzun olacak. Sizi biraz fazla beklettiğim için bu bölümü şimdilik bu kadar uzunlukta atıyorum. Bundan sonraki atacağım bölümü daha kısa sürede ve daha uzun bir şekilde yazmaya çalışıcam.

İyi okumalar <3

~~~

"Biraz ortalığı karıştırmak ister misin?"

Tek kaşım havaya kalktı.

"Onu nasıl yapacakmışız?"

Noah işaret parmağıyla tam ilerimizdeki yerleşim alanını gösterdi.

"Şu yeri görüyor musun?" Dedi tam ilerimizi göstererek.

Gözlerim gösterdiği yere kaydı.

Tekin olmayan bir yere benziyordu sanki bütün gizli işler orada yapılıyormuş gibiydi.

"Evet, gördüm. Ne yapacağız orada?"

Noah sırıtarak ilerisindeki yerleşim alanına bakmaya devam etti.

"Onu da gidince kendin görürsün küçük meleğim. Bu kadar bilgi yeter."

Ters ters ona bakmakla yetindim.

Aklından neler geçtiğine yetişemiyordum artık.

Konuşmamayı tercih ederek onu takip etmeye devam ettim.

Üstelememin bir manası yoktu. Zaten birazdan öğrenecektim bahsettiği şeyi.

Tekin olmayan yerleşim alanına yaklaştıkta şeytanlar çoğalıyordu.

Genelinin kıyafetleri neredeyse eski ve pisti fakat istisna olarak iyi giyinimli olan kişilerde vardı. Onların buraya ait olmadığı her halinden belliydi. Pis işlerini burada yapıyorlarmış gibi bir halleri vardı.

Etraf çöplük doluydu. Taşlı olan bir yoldan geçiyorduk şu anda. Yaşadıkları yapıların çoğu yerleri kırık dökük veya çatlaktı. Oldukça tehlikeli duruyordu.

Tedirgin istiyordum fakat bir yandanda rahattım.

Ne yapacağımı bilmeyerek Noah'ı takip etmeye devam ediyordum.

Yerleşim alanının iyice içerisine girmeye başladığımızda tehlikeli gözler bize dönüyordu fakat Noah bunların hiç birini umursamıyordu. Çok rahattı. Gerçi onun umursamasına gerek yoktu zaten ama neyse.

Cidden hiçte güvenli bir ortamda değildik.

Her türlü pislik varmış gibiydi burası.

"Nereye gidiyoruz acaba? Söyleyecek misin artık?"

Şu anda bir kalabalığın içerisinden atlar ile geçiyorduk. Kimse bize pek yaklaşamıyordu sadece uzaktan bakmakla yetiniyorlardı.

"Altına ihtiyacımız." Dedi.

Haklıydı, sanırım şu anda beş parasız ortalıklarda dolanıyorduk.

"Onu nasıl bulacakmışız?" Dedim merakla ona bakarken.

Eliyle bir yeri gösterdi.

"Tam şurayı görüyor musun küçük meleğim?"

Bakışlarımı oraya çevirdim. Çok büyük ve devasa bir yapı vardı. Yapının bazı yerleri kırık dökükken bazı yerleri hala sağlamdı ve büyük kapısından bir sürü şeytan içeriye giriyordu. Çok kalabalık ve gürültülüydü.

"Görüyorum."

"Orada bazı arenalar düzenleniyor. O arenaya katılacağız."

"Ne yapacağız ki orada?"

Kara MelekWhere stories live. Discover now