24. Bölüm "Köle ve Efendisi"

8.2K 625 106
                                    

Bir sonraki bölümün gelmesi için bu bölüme 220 oy bekliyorum.

İyi okumalar<3

~~~

"Cehenneme hoşgeldin küçük şeytanım."

Ters ters ona baktım. Bir meleğe şeytan demek yakışmıyordu, bir şeytana da melek demek.

Noah biraz düşündü ardından bana dönerek "Aslında düşününce küçük meleğim daha güzel geliyor kulağa." Dedi beni incelerken.

"Ama sanki böylede daha bi çekici oldun."

Gözlerimi devirerek onu arkamda bırakıp yürümeye başladım. Adımlarım neredeyse koşar vaziyette ve sertti.

Noah'ın arkamdan attığı kahkahalar kulaklarımı doldururken koşarak yanıma gelip benim hizamda hızlı hızlı yürümeye başladı.

"En azından ben bu halimlede olsa çekiciyim, sen çekici bile değilsin."

Noah tek kaşını kaldırıp sırıtarak bana baktı.

"Hmm öyle mi? Neden bana her baktığında o kalbin hızlanıyor o zaman?"

Su yeşili gözlerimi ona diktim.

Cidden bu sinirli halimden eğleniyordu.

"Sana ne Kara Melek?" Dedim ona diklenerek.

Sırıtışı soldu.

"Bana kara melek deme."

"Neden? Sana herkes kara melek demiyor mu?"

"Sen herkes misin?" Dedi sarı gözlerini su yeşili gözlerime dikerken.

Bir an ne diyeceğimi bilemeyerek yavaşça yutkundum.

Ben onun için herkes değildim.

Yüzlerimiz arasında beş parmaklık bir mesafe vardı.

Derin bir nefes alıp kalbimi dizginlemeye çalışarak kafamı önüme çevirdim. Göz temasını kesen ben olmuştum. Bu hareketimden sonra o da kafasını önüne çevirdi.

Cehennemin sınır toprakları kızıl ve aynı cennet gibi kuraktı. Cennetin sınır toprakları ise beyazdı.

Sessizce ilerledik. Karşımızda bazı yerleşim alanlarının olduğunu görüyordum. Tekin bir yerde değildik.

Başımıza her an bir şey gelebilirmiş gibiydi fakat rahattım. Birbirlerimizin yanındayken bize bir şey olmazmış gibiydi.

Derin bir nefes aldım.

"Bahsettiğin atlar nerede?"

Eliyle yerleşim alanlarından birini gösterdi.

"Şurada bir yerlerde olması lazım." Dedi o yerleşim alanına bakarken.

Aklıma bir anda aniden bir soru takıldı. Kaşlarım çatıldı, ona doğru döndüm.

"Bir şey sorucam."

Noah'ta bana baktı.

"İstediğini sorabilirsin." Dedi yine.

"Biz neden uçarak gitmek yerine atlara biniyoruz? Uçarak daha hızlı varmaz mıyız saraya?"

Dudağının bir kenarı yukarıya kıvrıldı.

"Maksat küçük meleğimle daha uzun zaman geçirmek." Dedi sarı gözlerini kısarak.

Sırıtmamak için dudaklarımı birbirlerine bastırdım.

"Hem buraları gezmişte olursun." Ensesini kaşıyarak etrafına bakındı. "Gerçi gezecek bir yeride yok ama idare edicen artık." Dedi ilerlemeye devam ederken.

Kara MelekWhere stories live. Discover now