13

369 65 129
                                    

Cesurlukla anılan binanın bir üyesi olan sarışın çocuğu yasak ormana doğru gizli bir patikadan takip eden Jeongin, önündeki kadar rahat değildi. Yüz hizasındaki ağaç dallarını bıkkınlıkla ittirerek aralarındaki mesafenin birkaç adımı geçmesine izin vermeden devam etti yoluna. Yasak ormanın henüz içine fazla dalmamış olsalar da yakınındayken bile birbirlerini kaybetmeleri kesinlikle güvenli olmayacakken çilli çocuğu kaybetmek istemiyordu.

"Neden yasak orman olmak orundaydı?"

"Hyunjin öyle istedi."

"Şaşırmadım." Siyah saçlı genç böyle bir fikrin Slytherinli olandan gelmiş olması bilgisine karşı kendi kendine mırıldanırken gözlerini devirdi. Saçma sapan şeyler yapmakta ya da gereksiz gizemli davranmakta üstlerine yoktu, Hwang Hyunjin ise Slytherin binasının kibrinin beden bulmuş hali gibiydi Jeongin'e göre. Felix'i de pis bir şeye bulaştırmamasını umdu, sarışın çocuk ne kadar ondan yardım alacaklarını söylese de Hyunjin'in yardım etmek gibi bir sebebi ya da huyu yoktu.

Felix biraz yavaşladıktan sonra etrafına bakarak durdu. Artık tamamen ağaçların gökyüzünü kapattığı bir noktadaydılar ve oldukça tekinsiz hissettiriyordu. Patika yol ise son bulmuştu. Yeşil gözlü genç ona sadece patikayı tarif edip takip etmesini söylediğinden gidebilecekleri başka bir konum yoktu.

"Geldik mi?"

"Evet, patikanın sonunda buluşalım diye haber gönderdi ama kendisi yok."

"Bence böyle açıkta beklememeliyiz Lix, bu okulda gece gezinmeye benzemez."

Jeongin korkak gözükmek istemese de hem bu kadar gizemden hoşlanmadığından hem de burada başlarına bir şey gelirse kimsenin haberi olmayacağından ötürü endişeyle mırıldandı. Yasak ormanda türlerini bile bilmediği binlerce yaratık vardı ve büyük çoğunluğu büyücülere karşı kesinlikle dost canlısı değildi.

"Bu kadar korkmanıza gerek yok."

Arkalarından tanıdık sesi duyduklarında aynı anda o yöne doğru döndüler.

"Senin de bizi tehlikeye atmana gerek yoktu."

Jeongin biraz daha korumacılığından ötürü sert bir tonda konuştuğunda Hyunjin her zamanki gibi bundan etkilenmeyerek ikisine de takip etmeleri için bir el hareketi yapıp yürümeye devam etti.

"Korkma Jeongin başınıza bir şey gelmeyecek, yanınızda ben varım."

Jeongin tekrar abartılı bir şekilde göz devirdikten sonra normalde güvenmediği beden daha yakın bir mesafede durmaya karar verdi.

"İnan bana büyük lafların güven verici değil."

"Büyük laflarım değil, kara büyü uzmanlığıma güvenmelisin."

Hyunjin arkasına dönüp tehlikeli bir gülümseme bıraktıktan sonra siyah saçlı çocukla bu şekilde uğraşmanın eğlenceli olduğuna karar vermişti. Ne de olsa tehlikeli işlerle uğraşıyor olması dedikodusu okulda hep vardı bu yüzden alınacak değildi, üstelik bu çocuk direkt onu lanet kitaplarının bulunduğu yasaklı bölümde görmüşken. Bu ikilinin didişmesi haricinde çilli olanın sesi çıkmıyordu. Gidecekleri yere kadar da konuşacak kadar zihni müsait değildi.

"Daha ne kadar kaldı?"

"Merlin aşkına Jeongin tehlikeyi sen üstümüze çekeceksin sessiz ol artık."

"Hani sen varken korkulacak bir şey yoktu? Bizi nereye götürdüğün belli değil."

Hyunjin cevap vermek yerine Felix'in kolundan nazikçe tutup bir ağacın gövdesinin içinden geçip kaybolmasını sağladı, aynı Hogwarts tren garına girerken duvardan geçerken yaptıkları numara gibiydi. Çilli beden gözden kaybolduktan sonra yeşil gözlerini kuzguni siyah gözlere dikip elini uzattı. Çekik gözlerde hala şüphe izleri bulunsa da uzun ve soluk el, Jeongin de gizli kapıdan geçene kadar kısaca kendi eline dokundu. Bu bir tutuş değildi ve Hyunjin de bunun sadece ortamdaki güvensiz belirsizlikten kaynaklandığını biliyordu. Bekletmeden peşlerinden geçidi geçti.

Ağaçların gökyüzünü kapatıp karanlık ve tekinsiz bir ortam oluşturduğu az önceki ortamın aksine açık bir gökyüzü vardı. Terk edilmiş gibi duran bir kulübe ve daha ileride küçük bir göl yer alıyordu.

"Burası nasıl bu kadar farklı?"

"Sen burayı nasıl buldun?"

Jeongin'le Felix aynı anda konuştuğunda Hyunjin rahat bir şekilde gülümseyerek kulübeye doğru ilerledi. Diğer iki beden bulundukları yer İngiltere'ye bile benzemezken buranın büyüyle yapay bir şekilde oluştuğunu düşünüyordu.

"Öncelikle burayı bulmadım, geçidi ben açtım."

Hyunjin ellerini cebine atıp yürümeye devam ederken artık yasak ormanın içinde olmadıklarından güvenlikleri açısından endişelenmediği ikiliye bakma ihtiyacı hissetmedi, nasıl olsa peşinden gelirlerdi.

"İkinci olarak ise,"

Pelerinin savrulmasını sağlayacak şekilde arkasını dönüp geri geri yürümeye başladığında yüzünde kendini beğenmiş bir ifade vardı.

"Şu an Japonya'dayız."
















Selamm. Biraz geçiş bölümü gibi oldu farkındayım ama Hyunjin'i Slytherin Prensi yapmışken karaktere daha şaşalı bir şeyler ekleyeyim diye düşündüm. Felix'in olayı da kaç bölümdür kaynayıp gidiyor nasipte varsa kaderde varsa kısmetse (aykut elmas sesi) gelecek bölüme öğreniriz.

 Felix'in olayı da kaç bölümdür kaynayıp gidiyor nasipte varsa kaderde varsa kısmetse (aykut elmas sesi) gelecek bölüme öğreniriz

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 29, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Slytherin Prince | HyunjeonglixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin