İyi Okumalar.
Bölüm Müziği: Julia Stone - Winter On The Weekend
Kelimeler tarifsizdi. Konuşmaya yeltenmeye utanıyordum. Ona ihanet etmişim gibi bakmıyordu.
Fakat bakışlarındaki çözemediğim belirsizlikle onun ne hissettiğini anlayamadığımdan bu beni daha çok ürkütüyordu.
Derek Hill'in boğazıma dayadığı bıçakla, aklıma ilk gelen yer onun dükkanının yeri olmuştu. İçeride olduğunu tahmin edemezdim.
Fakat oradaydı, tüm eşyaları toplamıştı ama bana meşe palamudunu getirmek için orada biraz daha oyalanmak zorunda kalmıştı ve askerler onu orada kıskıvrak yakalamış oldu.
Onun gerçekten Derek Hill'i vuran kişinin o olmadığını, hiç tanıdık gelmediğini söylemiştim. Bunları söylerken de ellerime ceza uygulamışlardı.
Fakat boğazımda hissettiğim bıçağın gafletiyle dükkanın yerini söylerken, yaşadığım o pişmanlık ellerime çarpılan halatın acısını unutturmuş ve ona ikinci kez ihanet etmemi engellemişti.
Bile isteye yapmamıştım ama yaptığımın sonucu tek bir kapıya çıkıyordu. O da ihanet denilen o can alıcı kelimeydi.
Onunla bir birlik veya ikili değildik. Fakat ben ona dükkanın yerini söylemeyeceğime dair söz vermiştim.
Dükkanın yerini gafil avlanarak söylediğim ama ellerimde açılan ufak tefek yaraları görünce onu ikinci kez ispiyonlamadığımı anladığında bana yine de kızacak mıydı? Öyleyse bunu yapmalıydı.
''Kenyon,'' diyerek fısıldadım.
Uzun süredir bu odadaydı ve yine uzun süredir susuyorduk.
Çamuru ve diğer tüm kirli izleri taşıyan botlarını çıkarmış ve kenara koymuştu. Muhtemelen odayı kirletmek istememişti. Oysa her fırsatta ona pasaklı gözüyle bakmayı ve dile getirmeyi alışmıştım.
''Botlarını geri giyebilirsin,'' derken onu rahat hissettirmek istedim. Odamın kirlenecek olmasını umursamadım. ''Bunu sorun etmem.'' dedim kısık sesle.
Yer yatağımda iyice doğrulmuş ve ince geceliğimi örtmesi için üzerimi kalın bir şalla örtmüştüm.
''Sorun edilecek çok şey var,'' dediğinde sesindeki boğuk tınıyla yutkundum. ''Günün nasıl geçti?''
Sormak istediği soru, öylesine bir soru değildi. Onu bu sabah bir zindana kapatılmasını sağladığım için sonradan günümün nasıl geçtiğini soruyordu.
İçim sızladı ve sargılı ellerimi yorganımın altına sakaldım, bilmesine gerek yoktu.
''Yerini bile isteye söylediğimi mi düşünüyorsun?'' dedim bakışlarımı kaçırarak. ''Beni zorladı, mecbur kaldım. Hâlâ dükkanda olduğunu bilemezdim.'' dediğimde bakışları hiç bana değinmemişti.
BẠN ĐANG ĐỌC
GÜÇ SAVAŞLARI
Tiểu Thuyết Lịch Sử''Beni seviyor musun?'' Çekinmeden sorduğum soruyla bana baktı. Terden alnına doğru yapışmış sarı saç tutamlarına ve bir ter damlasının sert yüz ifadesinden süzülerek sivri çenesine doğru inmesini izledim. O, her haliyle bile herkesi bir adım geri...