14.BÖLÜM: ''Yabancı Olamayacak Kadar Tanıdık''

23 6 3
                                    

İyi Okumalar.

Bölüm Müziği: Billie Eilish & Khalid - Lovely

''Günler artık daha durgun,'' dedi annem salata tabağını masaya bırakarak

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

''Günler artık daha durgun,'' dedi annem salata tabağını masaya bırakarak. ''Sanki eskiye geri döndük, öyle değil mi?'' dediğinde büyükbabam oturduğu tekli koltuktan bir an bile kıpırdamadan cevap verdi. ''Halkımızı daha karanlık günler bekliyor.'' dedi rahat bir nefes almamıza izin vermeden.

''İngiliz ordusundan kıyılan canların ardından hangi eski günlere dönecekmişiz?'' dediğinde babam olaya el attı. ''Baba, eski birlikten olduğun için daha hassas düşünüyor olmalısın.'' dedi elini onun omzuna güç vermek ister gibi yaslayarak.

''Fakat halkın çoğu eskisi gibi artık rahat bir nefes alabiliyor. Onun dışında elbette askerlerimiz için herkes içinde yas tutuyordur.'' dediğinde haklıydı.

Kenyon'la görüştüğüm günün ardından birkaç gün geçmişti ve başka hiçbir ölüm gerçekleşmemişti. Kenyon'un dediği gibi Derek Hill, yanında artık asker istemediği için ve bu görevi tek üstelendiğinden dolayı yanında altın işleme düğme için savaşacak kimse kalmadığından artık ölen askerde mi yoktu? Derek Hill, gerçekten bunu yapmış mıydı?

Öyleyse bu korkulukları yapanın suçlusu olarak kimi gösterecekti?

Kenyon'un evinden ayrılmadan önce onun gözlerindeki kırılmayı görmüştüm. Ona inanmama canını sıkmış olmalıydı. Fakat bunun için bir şey dememişti. Yer altı evinden çıkmam için yardım etmişti. Beni inandırmaya çalışmamıştı, neye inanmak istiyorsam öyle kalmasını uygun görmüştü.

Oysa kendisini savunmasını ve bunu üstelemesini bekliyordum. Onun sözlerine inancım vardı. Yapmadım diyorsa ona inanıyordum. Saklayacak biri değildi, öyle olsaydı ilk bahçedeki korkuluğu da inkar ederdi. Onun dışında olan korkulukların onunla gerçekten hiçbir ilgisi olmamalıydı.

O an ona inanıyordum demek zor gelmişti. O bana inanmamıştı ki, ben ona kolayca inandığımı söyleyecektim. Aklımda hiç bunun öcünü almak yoktu. Fakat dudaklarım nenden bağımsız hareket etmiş, mantığım kalbime ayak uydurmamıştı.

Eve döndüğümde fırtına biraz daha dinmişti. Tıpkı onun gibi camdan zorda olsa odama girmiştim ve soğuk havanın içeri doldurmasının ardında camı sıkıca örtmüştüm.

Hapşırığım içeride yankılandı. ''Tatlım, yüzün kızarmış.'' dedi annem elinin ters tarafıyla alnıma dokunurken. ''Soğuk kapmışsın, penceren hava sızdırıyor olmalı.'' dediğinde ona geçen günlerde kopan fırtınayı aldırmadan yeraltı evine gitmek için mücadele verdiğimi elbette söyleyemezdim.

''Biraz bu sıcak lapadan yemelisin,'' dedi babam önüme bir kase pirinç lapası koyduğunda. ''İyiyim ben, meraklanmayın.'' dediğimde büyükbabam sofradaki baş köşede yerini almıştı. ''Günlerce eve tıkılıp kalsan dahi, başına illa bir şey getireceksin değil mi?'' dedi azarlar bir tonla.

GÜÇ SAVAŞLARIWhere stories live. Discover now