''Beni seviyor musun?'' Çekinmeden sorduğum soruyla bana baktı. Terden alnına doğru yapışmış sarı saç tutamlarına ve bir ter damlasının sert yüz ifadesinden süzülerek sivri çenesine doğru inmesini izledim. O, her haliyle bile herkesi bir adım geriye çekebilecek bakışlara sahipken, ben ona heyecanla kirpiklerimi hızlıca kırparak bakmayı seviyordum. Fakat alamadığım cevapla bakışlarımı kaçırdım ve dudağımı aşağı büktüm. ''Bunu duymamış gibi yap, lütfen. Fazla yoruldum ne dediğimi bilmiyorum. Hem bu imkansız zaten, nereden aklıma geldiyse.'' diyerek güldüm. Gün batımına kadar bana savunma hareketleri çalıştırmıştı. Fakat onun aksine nefesim fazlasıyla düzensizdi ve kalbim ağzımda atıyor gibi hissediyordum. Tam gidecekken arkamda bir hareketlenme oldu ve iri bedeninin gölgesi üzerime düştü. ''Seni seviyor muyum bilmiyorum, sevgi ne demek onu hiç bilmiyorum.'' dedi ifadesiz bir sesle. "Fakat bir şeyden eminim.'' derken başını hafifçe eğdi ve burnu saçlarımın arasına sızdı. ''Karşılıklı bir savaşın içerisindeyiz, senin zaferin ve benim zaferim çok farklı. Fakat kendi ordumun başında durup onları eğitmek yerine, karşı tarafın ordusunda yer alacak bir kızı burada eğitiyorum.'' Nefesimi tutarak söylediklerini dinledim. ''Bildiğim tek şey senin canını önemsediğim.''
18 parts