28.BÖLÜM

2.2K 110 5
                                    

Elimdeki fırçayla pencerenin kenarlarını boyuyordum. Poyraz abi ise merdivene çıkmış duvarın üst kısımlarını boyuyordu. Bir süredir aynı odada çalışıyorduk ama ikimizden de çıt çıkmıyordu. Odada duyulan tek ses içeriden gelen Azra abla ve Yusuf abinin atışma sesleriydi. Sürekli tartışacak bir şey buluyorlardı.

Pencere kenarını boyamayı bitirdiğimde etrafıma bakındım. Kapının kenarında da boyanmamış yerler vardı. Sanırım orayı da boyasam iyi olurdu. Ama yine de önce bir Poyraz abiye soracaktım.

"Poyraz..." Bir anda hapşıracağımı hissettiğimde istemsizce susmuştum. Poyraz abi hızla benim bulunduğum tarafa dönerken eli merdivenin üstünde duran boya kutusuna çarpmış ve kutu şiddetli bir sesle yere düşmüştü. Aynı saniyelerde ben de hapşırmıştım.

Hüsranla üstüme sıçrayan boyaya baktım. "Poyraz abi yaa!"diye yakınırken o da merdivenden inmişti.

"Defne özür dilerim."dedi yanıma doğru adımlarken. "Yanlışlıkla oldu."

Üstümdeki boyadan gözlerimi çekip ona baktım. "Sorun değil."dedim.

"Sen bana bir şey mi diyecektin?"

Poyraz abiye cevap vereceğim sırada koşa koşa biri girmişti odaya, Pelin.

Gözlerini ikimizin üzerinde gezdirdi önce. Sonra "Bir ses geldi de, iyi misiniz?"diye sordu. Yerdeki boya kutusuna kaydı bakışları, olanları anlamış olmalıydı.

"İyiyiz."dediğimde Azra abla ve Yusuf abi de yanımıza gelmişti. Halimizi gördüklerinde Azra abla gözlerini kısmıştı, sanırım sakin olmaya çalışıyordu. Yusuf abi ise gülmemek için kendini kesinlikle zor tutuyordu.

"Defne'ciğim ne oldu burada?" Azra abla sorgular bakışlar atarken birkaç adımda yanımıza gelmişti. Yusuf abi kapı pervazına yaşlanmış keyifle onu izlerken o üzgün üzgün yere saçılmış boyaya bakıyordu.

"Azra abla, yanlışlıkla boya döküldü biraz. Önemli bir şey yok yani."diye zorlukla konuştum. Kötü kötü bakıyordu, insan bir çekiniyordu yani.

"Önemli bir şey yok mu?" Yusuf abi küçük bir kahkaha attığında Azra abla sinirle gözlerini kapattı.

"Az döküldü zaten."diye mırıldandım yerdeki boyaya göz atıp. Neyseki kutunun dibinde az boya kalmıştı.

"Sorun yok Defne." dedi Azra abla zorlukla. Sanki var gibi görünüyordu ama neyse.

"Sadece bu rengi elde etmek biraz zor oluyor."dediğinde Yusuf abi "Biraz mı?!"diyerek tepki göstermişti.

"Sonuçta imkansız bir şey değil ya. Biterse gider alırız boya."diyerek son noktayı koydu Poyraz abi. Bence de haklıydı.

"Hadi millet, işe devam edelim. Sonuçta bulunmaz hint kumaşı değil, sadece limon küfü!" Pelin gülmemeye çalışarak bunları söyleyip odadan çıkmıştı. Yusuf abi de onu takip ederken Azra abla son kez yerdeki boyaya baktı. Bu boyayı bulmak ne kadar zor olabilirdi?!

En sonunda o da odadan çıkmıştı ve yeniden Poyraz abiyle yalnız kalmıştık. Göz göze gelince birkaç saniye öylece baktık birbirimize.

"Sen ne diyecektin bana?" Poyraz abi heyecanla gözlerime bakarken ben ne diyeceğimi düşündüm. Bir anda ortalık karışınca benim zihnim de karışmıştı.

"Şu kapının kenarları boyasız kalmış da orayı boyayayım mı diyecektim."

Poyraz abinin gözlerindeki heyecan sönmüş, omuzları düşmüştü. Derin bir nefes aldı. "Boya Defne boya!"dedi biraz sitemle. Neye kızmıştı ki şimdi?

Pencerenin önünde yerde duran boya kutumu alıp kapının yanına gittim. Daha rahat boyayabilmek için kapıyı kapatmıştım. Fırçayı boyaya bulayıp boyamaya başladım. Poyraz abiden ses çıkmıyordu. Ne yaptığını merak ediyordum ama dönüp bakamazdım da. Çok kısa bir süre sonra adım sesleri duymuştum. Sanırım boya yapmaya devam edecekti.

"Defne!" Tam arkamdan duyduğum sesle hızla arkama döndüm. Ben boya yapmaya devam edeceğini düşünmüştüm ama o şu an tam karşımda durmuş bana bakıyordu.

"Poyraz abi sende alışkanlık oldu galiba, böyle gelip beni korkutmak."Hafif bir sinirle söylenmiştim. "İnsan bir ses verir yani."

Dudağının kenarıyla gülümsedi. Oysa ben kızmıştım, komik bir şey söylememiştim. "Neye gülüyorsun?"

"Ben seni korkutmuyorum, sen korkuyorsun. Ne yapabilirim?" dedi bilmiş bir tavırla.

"Sessiz sedasız gelme mesela."dedim. Bir adım daha yaklaştı.

"Bundan sonra sana yaklaşırken anons geçeyim o zaman ha?!" Sırıtışı genişlemişti. Ben ise gittikçe geriliyordum. Cidden komik bir durum yoktu. Neden durup durup sırıtıyordu? Bir de alay ediyordu, anons geçecekmiş(!). Hem sana yaklaşırken derken? Pardon da niye bana yaklaşıyordu zaten?!

"İşim var benim, gideyim ben."deyip yan taraftaki boşluktan geçmeye çalışınca kolunu kapıya yaslayarak önümü kapattı. Dönüp ters bir bakış attım. Fakat dönmesem daha iyiydi. Zira suratlarımız arasındaki boşluk ancak bir karış olabilirdi. Poyraz abiye döndüğümden çok daha hızlı bir şekilde kafamı çevirdim.

"Akşam müsait misin?"dedi. Dönme Defne, dönme!

"Neden?"diye sordum. Cevabına göre müsaitlik durumum değişebilirdi.

"Seninle konuşmak istediğim bir konu vardı hani. Bir türlü konuşamadığımız." Beynimde tehlike çanları çalmaya başlamıştı. Kesinlikle müsait değildim!

"Aslında akşam benim biraz işim vardı. Başka zaman olsa?"dedim en ılımlı ses tonumla. Sustu bir süre. Yüzüne bakmadan konuşmak oldukça zordu. Ne tepki verdiğini çok merak ediyordum ama göremiyordum. İçimden bir his sürekli dön diye dürtüyordu zaten, zor duruyordum.

"Erteleyemez misin işini?" Dayanamadım döndüm. Beklenti doluydu bakışları. Döndüğümüze pişman olmuş muyduk? Evet.

"Erteleyemem."dedim sesimi kararlı tutmaya çalışarak. Olmayan işimin neyini erteleyemiyorsam(!).

Gözlerindeki beklenti usulca kayboldu. Yerini hayal kırıklığına bırakmıştı. "Peki Defne."deyip benden uzaklaştı. Yeniden gidip merdivene çıktı ve boyamaya devam etti.

Kalbimde oluşan tuhaf boşlukla kapıya dönüp ben de boyamaya devam ettim. Bu defa odanın içinde oluşan sessizlik beni fazlasıyla rahatsız ediyordu. Gerim gerim gerilmiştim. Hızlıca boyadım kapının kenarlarını, aceleyle çıktım odadan sonra.

Salondan geçerken Azra abla ve Yusuf abinin sakin sakin boya yapmasına şaşırmıştım. Çok şükür dedim içimden.

Yapacak iş ararken mutfağa girdim. Pelin telefonla konuşuyordu.

"Tamam anne, az kaldı zaten işimiz. Gecikmeyiz."

Telefonu kapattığında ona sorar bir şekilde baktım. Bakışlarımdan beni anlayıp "Annem aradı. Yemek yapmışlar nerede kaldınız diyor. Bir an önce bitirmemiz lazım yani." dedi. Başımı salladım onaylar bir şekilde.

Belini tezgaha yaslayıp kollarını önünde bağladı. "Ama böyle giderse zor tabi."dedi.

"Niye?"dedim aslında işler gayet hızlı ilerliyordu. Boya bitmek üzereydi.

"Baksana iki saattir odadaki cam kenarını boyuyorsun!"dedi hafifçe gülerek.

"Abartma Pelin!"diye yükseldim. Ne iki saati canım!

"Hem kapı kenarını da boyadım ben!" dediğimde küçük bir kahkaha atmıştı. Bunlar abi kardeş komik olmayan şeylere gülüyorlardı. Onlarda mı bir sorun vardı, yoksa bende mi?

•••

PAMUK ŞEKERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin