36.BÖLÜM

2.2K 108 16
                                    

Ne yapacağımı bilemediğim anların birindeydim yine. Artık ne kalbim bir şey diyordu ne de beynim. Arkama bakmak için derin bir arzu duyuyordum aslında ama yapmadım. Ayaklarımı zorlukla harekete geçirip kafeden çıktım. Hiçbir şey demeden, bir kez bile dönüp bakmadan gittim.

Ne hissettiğimi de kestiremiyordum artık. Ben onu sevmiyordum ama şu an içimde oluşan tuhaf his de neydi? Benim niye canım acıyordu?

Ben hiç onunla böyle bir şey düşünmemiştim ki. Aklıma bile gelmemişti, ama sadece bir süre önceye kadar. Kısa bir süre önce farklı bir şeylerin olduğunu hissetmeye başlamıştım. Ve bunun gerçek olmamasını istemiştim çünkü ben onunla bir ilişkimiz olacağını sanmıyordum.

Biraz da korkuyordum. Son zamanlarda nereden geldiğini bilmediğim bir korku yerleşmişti içime. Poyraz abinin bana karşı olan tavırları değiştiğinde beri bir tuhaf hissediyordum ben de. Adını koyamadığım ya da adını koymaktan korktuğum bir his.

•••

Poyraz dakikalardır baktığı kapıdan zorlukla bakışlarını çekti. Ne bekliyordu ki zaten?! Başına bunun geleceğini biliyordu. Bu itirafı yaparken bir karşılık beklememişti. Sadece bilsin istemişti çünkü artık dayanamıyordu.

Böylece her şeyin daha kolay olacağını sanmıştı ama sanırım onu daha zor günler bekliyordu. Evet bir karşılık beklememişti ama yine de insan umut ediyordu işte. Belki diye düşünmüştü, belki o da bana karşı bir şeyler hissediyordur.

Defne'ye yakın davrandığında etkilendiğini hissediyordu oysa. Belki de bu yüzdendi bu düşüncesi. Sanırım yanılmıştı.

Yine de beklediği tepki bu kadar ağır değildi. Doğru düzgün dinlememişti bile. Günlerdir söylemek için çabaladığı şeyi duymamak için kırk takla atmıştı. Ve duyduğunda ise umurunda bile olmamıştı. Hiçbir şey söylememişti, dönüp bir kez bile bakmamıştı. Poyraz bu kadarını gerçekten beklememişti.

Zorlukla attı kendini sandalyeye. Başını ellerinin arasına alıp dirseklerini masaya yasladı. Tüm sıkıntılarından kurtulmak ister gibi ofladı. Şimdi ne yapacaktı? Defne'yle eskisi gibi olabilecekler miydi?

Poyraz her şey güzel olsun isterken iyice berbat bir hâl almıştı. Acıyla yutkundu. Orada öylece kaç dakika oturdu bilmiyordu. Bulanık gören gözlerini eliyle sertçe silip etrafına bakındı. Hayal kırıklığıyla gülümsedi, bu hazırlıkları yaparken ne kadar da heyecanlıydı oysa. Bütün işleri yetiştirecek diye canı çıkmıştı.

Telefonundan bir şarkı açıp telefonu masaya bıraktı. Ardından yerinden kalkıp heyecanla hazırladığı her şeyi toplamaya başladı. Attığı her adımda kalbi acıyordu. Ama o acıya acıya devam etti. Gülü seven dikenine katlanacaktı.

Kulağına ulaşan şarkıyla hem gülümsedi hem de gözleri doldu.

O gün ki gördüm seni
Yaktın ah yaktın beni...

•••

Evet gelip kapıyı çaldığımda kapıyı açan kişiye şaşkınlıkla baktım. Pelindi. Aynı saniye içinde o da şaşkın bakışlar atmaya başlamıştı bana.

"Gözlerin kızarmış Defne. Ne oldu?"

Bakışlarımı yere eğip onu hafif ittirerek eve girdim. Arkamdan bana yetişmeye çalışırken ben çoktan salona geçmiştim ama burada da Neriman Teyze ve Murat Amca vardı. Bakışlarım kısa bir an annemle kesişti. Gelecek olan misafirler onlar miydi yani?

Tam da günüydü cidden!

"Hoş geldin kızım."Annemin cümlesinin ardından Neriman Teyze de "Hoş geldin."demişti.

"Hoş buldum."diye mırıldandığım esnada Pelin yanıma gelip koluma girmişti bile. "Biz birazdan geliriz."deyip beni sürüklemeye başladı. Odama girdiğimizde kapıyı kapatıp bana döndü ve sorgular bakışlarını atmaya başladı.

"Çabuk dökül bakalım, ne oldu?"

Bıkkınlıkla ona bakıp yatağıma oturdum. Üstümde tonlarca yük var gibiydi, çok kötü hissediyordum. Hiç Pelin'e hesap verecek bir durumda değildim. "Bir şey olmadı."dediğimde kapının önünden çekilip yanıma oturdu. "Olmuş, gözlerin kızarmış."diye doğru bir tespitte bulundu.

"Pelin gerçekten konuşmak istemiyorum. Beni biraz yalnız bırakır mısın?"

Bir süre sustuktan sonra tereddütle yerinden kalktı. "Şimdilik gidiyorum ama sonra anlatacaksın bak."

Belli belirsiz kafamı salladım. Neyi, nasıl anlatacaktın?

"Kendini toparla ve aşağıya gel tamam mı?" deyip odamdan çıktı.

Kendimi aptal gibi hissediyordum. Kim bilir o nasıl hissediyordu? Hiçbir şey dememiştim. En azından bir cevabı hak etmiyor muydu? Niye böyle yapmıştım ki? Çok üzülmüş müdür acaba? Üzülmüştür tabi. Belki de en azından bu defa kaçmayıp konuşmalıydım ama hiç mantıklı düşünemediğim bir andı.

Annemin içeriden seslenmesiyle ayaklandım. Kıyafetlerimi değiştirip daha günlük bir şeyler üstüme geçirdim. Şu an sadece yatağıma girip uyumak istiyordum cidden annem tam da misafir çağıracağı günü bulmuştu. Misafirlerin onun ailesi olması da cabasıydı!

Odamdan çıkıp salona ilerledim. Daha salon girişindeyken annem gözleriyle mutfağı işaret etmişti. "Kızım bize bir çay demle hadi."

Mutfağa geçtim. Zaten onların yanında oturmak istemiyordum. Çayı ocağa koyup mutfaktaki masaya oturdum. Kollarımı göğsümde bağlayıp düşünmemeye çalıştım. Ama aklımdan gitmiyordu, o seviyorum derkenki ses tonunu unutamıyordum. Aceleyle seslenmişti arkamdan belki de gitmem sanmıştı. Seviyorum derken sesi titriyordu, ona haksızlık mı yapmıştım?

"Ne düşünüyorsun öyle kara kara?"

Pelin gelip tam karşıma oturmuştu. "Bir şey düşünmüyorum." Şüpheli bir şekilde bakıyordu bana. Sanırım ilk defa Pelin'le paylaşamayacağım bir derdim vardı.

"Bir şey olmuş ama dur bakalım. Yakında öğreniriz."diye mırıldandı kendi kendine. Öğreneceğini pek sanmıyordum Pelin'cim.

Ocaktan yükselen sesle ayağa kalktım. Şu çaydanlıktan taşmış bir miktar ocağa dökülmüştü. Çayı demleyip bardakları hazırladım. Tepsiyi alıp salona geçerken Pelin de arkamdan geliyordu. Herkes koyu bir sohbete dalmıştı.

Çayları dağıtıp Pelin'in yanına oturdum. Omzumu dürtmesiyle ona baktım. "Çay alsana sen de." Olumsuzca başımı iki yana salladım. Bir yudum suyun bile boğazımdan geçeceği yoktu.

"Neriman arasana Poyraz'ı o da gelsin." Annemin önerisiyle Neriman Teyze gülümsemişti. Benim ise kalp atışlarım bir anda hızlanmıştı.

"Benim telefonum evde kalmış Pelin sen ara abini kızım." Pelin telefonunu çıkarıp onu aradı. Yanında oturduğum için telefondaki ses kulaklarıma kolaylıkla ulaşıyordu. Çalıyordu ama açmıyordu. Zorlukla yutkundum, ne yapıyordu acaba? İyi midir ki?

"Efendim Pelin?" Tam kapanacakken açmıştı telefonu. Sesini duyunca gözlerimi anlık olarak kapatıp açmıştım. Çok bitkin geliyordu sesi.

"Abi biz Selma teyzelerdeyiz sen de gelsene. Selma teyze çağırıyor bak ona göre." Uzun süre cevap gelmedi. Merakla bekledim ne diyeceğini.

"Gelemem Pelin."dedi en sonunda. Sesi kısık geliyordu. Pelin'in yüzü düştü. Benimse içim rahatlamıştı. Onunla karşılaşmaya hazır hissetmiyordum.

"Niye yaa?"diye itiraz etmeye çalıştı Pelin. Zorlamasa iyi olurdu, en azından benim kalp sağlığım için.

"Pelin..."deyip duraksadı kısa bir an. "Söyledim."

Pelin'in gözleri büyürken anında bana dönmüştü bakışları. Söyledim derken?! Bana söylediklerinden mi bahsediyordu? Yoksa Pelin niye direkt bana baksındı?

Yani Pelin biliyor muydu?

•••

Defne'ye fazla sövmeyin lütfen 😊😊 Heyecanlandı garibim, yanlışlıkla kaçtı 🤷‍♀️

PAMUK ŞEKERDonde viven las historias. Descúbrelo ahora