62.BÖLÜM

1.7K 100 21
                                    

Poyraz biraz gözden uzaklaşınca ben de arkasından sırıtarak bakmayı bırakıp içeriye girdim. Gülümsemem göz göze geldiğim öfkeli bakışlarla yavaş yavaş solmuştu. Aslı abla mutfak kapısının pervazına yaslanmış kollarını da göğsünde bağlamıştı. Gözlerindeki öfke ilk defa bu kadar netti. Bir şey anlamış olabilir miydi? Arkamızdan kapıyı çekmiştim aslında ama belki sesimizi duymuş olabilirdi.

Daha fazla beklemeyip mutfağa doğru ilerledim. Geçmek için kapıya yaklaştığımda yerinden hiç kımıldamadı. Yaptığı tek şey gözlerini dikip ters ters bakmaktı.

"Geçebilir miyim?" Ne rica barındırıyordu sesim ne de fazla sertti. Onun davranışları benim de ona karşı olan tepkilerimi şekillendiriyordu. Üstten üstten bakmaya devam etti. Sabrımın sonuna geldiğimde daha fazla bekleme gereği duymadım, omzuna çarparak kapıdan geçtim.

Arkamdan bana baktığına emin olsam da bakışlarımı bir daha ona çevirmedim. Yeterince sinirlenmiştim.

Tezgaha yaklaşıp tabakları hazırlayan Ceren'e yardım etmeye başladım. Yanına geldiğimi fark ettiğinde birkaç tabak uzattı önüme. Ben tabakları doldurmaya başladığımda Ceren'in bakışları arkama, mutfak girişine kaydı. Ardından kulağıma doğru eğildi. "Bu niye sana öldürecekmiş gibi bakıyor?"

Şüphelenmiş miydi acaba?

Omzumu silktim. "Bilmem." Birtakım tahminlerim vardı tabi, sevdiği adamla sevgiliydim.

"Kolay gelsin gençler!" Pelin'in neşeli sesini duyduğumda arkama döndüm. İstemsizce kapıya kaydı bakışlarım. Aslı abla gitmişti, çok şükür.

"Sağ ol Pelin,"dedi Ceren. Doldurduğu tabakları önüme doğru yaklaştırıyordu. İki tabağı alıp Pelin'e uzattım. "Hadi bunları misafirlere götür,"dediğimde kaşlarını çattı. Memnuniyetsiz bir tavırları tabakları alıp çıktı. Yemekleri kısa sürede hazırlayıp misafirlere ikram ettik. Biz de kendi tabaklarımızı alıp bir köşede kendimize yer bulabilmiştik.

Teyzeler bir yandan kısır yerken bir yandan da dedikodu yapmaya başlamışlardı bile. Altın günlerinin en sevmediğim yanı buydu, dönen dedikodular ve oğullarına kız arayan teyzeler. En güzel yanı ise hazırlanan mükemmel yemeklerdi. Kulaklarımı dedikodulara tıkayıp önümdeki tabağa odaklandım. Sarma olmayan tabağıma. Tabi ki onun sardığı sarmaları yemeyecektim!

"Sen oğlanı evlendirmiyor musun Neriman?" Mahallenin en dedikoducu teyzesi oklarını Neriman teyzeye çevirmişti. Doğal olarak benim tabağımda olan odağım da yeniden teyzelerin sohbetine dönmüştü.

"Hiç belli olmaz valla,"dedi Neriman Teyze. "Evlenmeyeceğim deyip duruyordu ama bu aralar bir değişti. Şüpheleniyorum ben, biriyle konuşuyor olabilir."

Nasıl değişmişti acaba? O da benim gibi evde sırıtarak dolaşıyor muydu mesela? Bu düşünceyle istemsizce gülümsedim.

"Düzgün bir gelin bulsa bari sana. Bizim üst komşunun gelini çok fena çıktı. Sürekli kavga ediyorlarmış, onun yüzünden huzur falan kalmamış evlerinde. Allah korusun ne diyeyim, düşman başına." Dizlerine vura vura anlattıktan sonra bir de vah vah demişti adını bilmediğim teyze. Sanki kendi ailesiymiş gibi bu duruma içerlemiş görünüyordu.

Neyseki ben iyi bir kızdım.

Kendi kendime gelin güvey mi olmuştum ne?

"Allah korusun komşum,"dedi Neriman Teyze. Yavaş yavaş yemeğimi yemeye devam ederken kulağım onlardaydı.

"Ben Poyraz'la birinden şüpheleniyorum aslında ama..."

Tabağımda olan bakışlarım saliseler içinde teyzelere döndüğünde bana imayla bakan bir teyzeyle karşılaştım. "Söylemeyeyim hiç,"dedi bana bakarak.

PAMUK ŞEKEROù les histoires vivent. Découvrez maintenant