Bölüm 7

1.2K 147 82
                                    

İşte gelip çatmıştı Pazartesi günü. Uzun ve sıcak bir yaz mevsiminden sonra bugünün yağmurlu olması fazla şaşırtıcıydı. Sabah şemsiyemi almayı unuttuğum için sırılsıklam okula varmıştım. Bir ihtimal belki Felix'in vardır diye düşünmüştüm ama onunla da bugün ne durakta ne de okulda hiç karşılaşmamıştım.

Sınıfa girdiğim de ise beni kafasını sıraya koymuş ve uyuyan bir vaziyette Minho bekliyordu. Onu umursamamaya çalışıp yerime geçtim ama tabii ki de benim hareketlenmeme uyanmıştı.

"Sonunda geldin." dedi gözlerini ovuşturarak. Sadece kafamı salladım.
"Şemsiye almadın mı gerçekten Jisung? Şu hâline bak, hasta olacaksın." dedi ve saçıma dokunmak için elini uzatmıştı ki elini tutup kendimen uzaklaştırdım. Yaptığım hareket üzerini yüzü iyice düşmüştü.

"Dün nasıldı? Eğlendiniz mi arkadaşın ile?" dedi. Şuan sırf benle konuşmak için konuşuyordu o yüzden salak saçma konular buluyordu. "Evet. Baya eğlenceliydi." Derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı. "Niye böylesin Jisung?"

"O kadar olan şeylerden sonra nasıl olmamı bekliyorsun Minho? Hiçbir şey olmamış gibi mi davranayım?" dedim ve konuşmasına fırsat vermeden eklemeye devam ettim. "Özür dilerim Minho ama ben artık bazı şeyleri görmezden gelemeyeceğim."

"Jisung özür dilerim." dedi kafasını eğerek. Gözlerime bakmıyordu, bakamıyordu. Yaptıklarının o da farkındaydı. "Bir özür sence her şeyi eskisi gibi yapacak mı Minho?"

"Yapmayacak tabii ki de ama..." dedi ama konuşmasını bölüp ben devam ettim. "Tamam o zaman neden özür diliyorsun?" demem ile duraksadı. Böyle bir şey dememi beklemiyordu aksine hemen özürünü kabul edeceğimi sanıyordu. "Dilememeli miydim?"

"Hayır. Hareketlerini düzeltmeyeceksen özür dilememeliydin." dedim. "Ne diyorsun Jisung? Sabah sabah yağmur da ıslanınca sana bir şeyler oldu sanırım."

"Hiçbir şey olduğu yok Minho. Gayet iyiyim ve haklıyım. Özür diledikten sonra aynı hareketleri yine yapacaktın ve bu özürün bir anlamı kalmayacaktı."

Bir şey demeden gözleri ile gözlerime bakmaya devam ediyordu. Sadece bakıyordu. Bir şey diyemiyordu ama o an o kadar çok demek istediği vardı ki bu gözlerinden bile anlaşılıyordu. "Neyse öğle arası daha rahat konuşuruz şimdi ders başlayacak." Bir şey demedi ve kafasını sallayıp önüne döndü. Yaklaşık 5-10 dakika sonra da ders başlamıştı.

***

Uzun ve sıkıcı dersin ardından zil sonunda çalmıştı. Hemen yerimden kalkıp hızlı adımlar ile ilerlemeye başlamıştım ki Minho arkamdan bana yetişip kolumu tuttu. "Nereye gidiyorsun?"

"Nereye gidiyorsam gidiyorum sanane." dedim kolumu ondan kurtarırken. "Felix'in yanına mı gideceksin?"

"Evet bir yerlerine mi battı? Hem sende gitsene sevgilinin yanına." dedim 'sevgili' kelimesini bastırarak. "Ne saçmalıyorsun Jisung. Benim sevgilim falan yok."

"A öyle mi? Pardon ya Yeonjun senin için benden daha önemli olunca ben sizi sevgili sandım." dedim yapmacık bir tavırla. Derin derin nefes almaya ve dişini sıkmaya başlamıştı ki bunlarda sinirlendiğinde yaptığı şeylerdi. "Jisung haksızım evet ama böyle yaparak sen haksız duruma düşeceksin."

Bir şey demeyerek sadece bir süre gözlerine baktım ve sonra da hızlıca yanından ayrıldım. Adımlarımı hızlı tutarak Felix'in yanına gittim. Tahmin ettiğim gibi sınıftaydı. Sınıfta camın kenarında durmuş dışarıda ki yağmuru izliyordu.

I don't wanna be your friend {Minsung}Where stories live. Discover now