11. Vazgeçiş

26 20 8
                                    

İlahi Bakış Açısı:

Bazı anlar olurdu. Kendinizi derin bir boşlukta hissettiğiniz, aslında her şeye hakim olduğunuzu sanıp istediğiniz her şeye de sahip olabileceğinizi düşünürdünüz. Gerçek hükümdarlık bu değildi. Genç adam bunun farkındaydı. Kendini bir insan olarak görmesede bu kendi ve insanlar arasında gördüğü tek ortak noktası olabilirdi. Yıkımdan kaçmak...

Herkesin birer korkusu olurdu. Ne kadar kendine merhametsizliği aşılasa da onunda derinlerde yatan duyguları vardı. Korku da bunlardan en belirgin olanıydı. Fakat herkeste olduğu gibi ölüm korkusu değildi onun ki, aksine yaşam korkusuydu.

Kafa karıştırıcı olan bu korku şu an zihninin büyük bir parçasını kaplıyordu. Düşünmekten başına ağrılar girmişti. Bu gecelik bırakmıştı sigara içmeyi, onun yerine eline aldığı bir kaç hapla dolaşıyordu koca evin içinde. Düşünmekten delireceğini düşünse de artık bu tamamen kontrolü dışına çıkmıştı.

İçtiği ağrı kesicilerin hiç bir yararı yoktu. Bu gece gözüne tek bir damla uyku girmemişti. Tüm gece o hastane de olmasına rağmen onu nasıl kaçırdığını anlayamıyordu. Dalgınlığı gözle görülür nitelikteydi. Yumruklarını sıktığı an parmak boğumları bembeyaz bir renge büründü. Böyle bir şeyin mümkün olabileceğine inanmak istemiyordu. Çünkü olamazdı. Ölüme terk edildikten sonra çok aramıştı küçük kardeşini. Ne kadar inkar etse de kalbini delip geçen bir ateş gitgide onu bitirmeye ve özlem denen bu kavram tanıdık gelmeye başlıyordu.

Askısında duran ceketinin cebinden cüzdanını çıkartıp pencereye yaklaştı. Güneş ilk ışıklarıyla doğuyordu ufuk çizgisinden. Eline gelen fotoğrafı yüzünün hizasına kaldırıp uzun uzun izledi. Bu fotoğrafa daha önce de çoğu kez bakmıştı fakat şimdi bakışları ile daha öncekiler arasında bir fark vardı. Mavera'nın gözlerine uğrayan yaşlar sadece içinde ki özlemden kaynaklıydı.

Kapısının aniden tıklatılmasıyla Mavera hızla kendini toparladı. "O adamı bul ve öldür." Göremese de sesinden gelen kişinin Kutay olduğunu anlamıştı. Mavera sessizliğini korumaya devam ederken, Kutay'ın adımları ona doğru yaklaştı.

"Aramızda iyi şeyler yaşanması için..." adam bakışlarını infazcının üzerinden çekmiyordu. Mavera çoktan fotoğrafı cüzdanın içerisine yerleştirmişti. "Bana yalan söylememelisin." İnfazcı da bu kez bakışlarını patronuna çevirdiğinde anlamsızca gözlerinin içine baktı. Kutay sözlerine devam etti sakince. "Laden'in ölmediğini biliyorum."

Bu zaten kaçınılmazdı. Açıkçası Mavera'yı çokta şaşırtmamıştı. "Laden'i öldüremeyeceğini de biliyorum. Ona karşı içinde bir şeyler besliyorsun." Genç infazcının bu sözler karşısında kaşları çatıldı.

"Öfke ve nefret."

"Karşılıksız bir sevgi. Seni engelleyen başka bir duygu olamaz." İnfazcı yutkundu. Kutay'ın bakışları bu kez ılımlıydı. "Laden bizim için düşündüğünden daha önemli ejder çocuk." Hafif bir kahkaha odada yankılandı. "Mucize'yi kaybedemeyiz infazcı. Kişisel meselelerini bir kenara bırak. Aklını başına topla. Kimse seni bu halde görmeye alışık değil, ben bile." Kutay'ın dudaklarından çıkan son sözler bunlardı. Şuan istese albino kızı bulması an meselesiydi ama bunu yapmıyordu. Kutay haklıydı. Albino kızla olan kişisel meselesi onu alıkoyuyordu. İhanetin affı olmazdı ve albino kızın ona ihanet etmiş olduğu gerçeği hiç bir şeyi değiştirmiyordu.

2 gün sonra;

  Genç kız aynadan solgun tenine baktı. Alışkındı böyle olmaya. Kendini böyle görmek onu daha da kötü hissettiriyordu. İçinde ki suçluluk duygusu günden güne artıyordu. Genç infazcıya karşı içinde duyduğu duyguyu anlamlandıramıyordu fakat emin olduğu bir şey vardı. Ne olursa olsun onunla konuşmak istiyordu. Hissediyordu. Yakın zamanda tekrar infazcıyla karşılaşacaktı.

İnfaz MeleğiWhere stories live. Discover now