0.2

1.6K 71 2
                                    


   Medya ; Twenth one pilots - Heathens

   İyi okumalar.




   Ertesi gün okulda normal davranmaya çalıştım. Eric muhtemelen başından beri Mia'ya karşı bir şeyler hissediyordu. Aptal olan bendim. Sadece ondan hoşlanmıştım ve bunu kabul etmek istememiştim. 
   Okul çıkışı Mia erkeklerin basketbolunu izlemeye gitti. Mads ve ben de Sams'e gittik.
Okulun arka sokağında dükkanların olduğu bir sokaktaydı. Ne az, ne çok müşteri vardı. Benim yaşlarımda iki garson müşterilerle ilgileniyordu. Sam muhtemelen mutfağa açılan bir kapıdan elinde iki tabakla çıkarken bizi fark etti.
"June! Geleceğini bilmiyordum."
   Madison ve ben Sam'e yaklaştık.
"Ani bir karardı. Sana yardım edebilir miyim?"
   Daha önce hiç bir lokantada çalışmamıştım. Ama küçüklüğümden beri mutfakta zaman geçirmeye bayılırdım. Eskiden annemle babam gelenek kadar ona sürpriz yemekler ve tatlılar hazırlardık. Ama annemin işleri yoğunlaştığında buna fırsat bulamaz oldu.
   Sam cevabını veremeden önce Madison da yardım etmek istediğini söyledi. Sam başta gereği olmadığını söylese de sonunda ikna olunca bizi mutfağa aldı.
"Şey, yardım etmeyi istesem de elimin pek lezzetli olduğu söylenemez. Yani, bulaşıkları falan yıkayabilirim."
   Madison bulaşıkların başına geçince ben de siparişlere ve servise yardım etmeye başladım.
"Ah, Deavon seni June ile tanıştırayım."
   Tezgahta salatayla uğraşırken Sam'in beni birine tanıttığını duydum. Arkamı döndüğümde altın sarısı saçları ve yeşil gözleriyle bana gülen az önce gördüğüm garsonla göz göze geldik.
"Merhaba. Şey... Sam senden çok bahsetti. Memnun oldum ben Deavon."
   Deavon elindeki bulaşıkları Madison'ın önüne bırakırken Madison'ın gözleri büyüdü. Onun bu halie gülmemek için kendimi zor tuttum. Kendi kendine biraz söylense de görmezden geldim.
"Ah, ben de June. Yani Sam'in dediği gibi."
"Deavon seninle aynı yaşta. Burada Emily'le birlikte bana yardım ediyorlar. Onlar olmasa kim bilir bu kadar kişiye nasıl yetişirim."
   Sam'in sözleri biter bitmez kapıdan muhtemelen bahsi geçen Emily girdi.
"İki çilekli milkshake- Ah, merhaba. Burada neler oluyor? Yoksa yeni çalışanlar mı Sam?"
   Emily, ben ve Madison'ı biraz süzdü. Bu sırada Samantha cevap verdi.
"Hayır. Bu June ve bu da arkadaşı Madison. Yardım etmek için çok ısrar ettiler."
   Kısa bir tanışmadan sonra işe geri döndük. Arada küçük konuşmalar geçse de işe odaklanmıştık. Yaklaşık bir saatin sonunda hava yavaş yavaş kararıyordu. Müşteriler azalsa da birkaç kişi daha vardı. Yeni gelen bir masaya gidip siparişleri alacağım sırada tanıdık yüzlerle karşılaştım.
"Sam'e yardım mı ediyorsun?"
   Eric, dağılmış saçları ve terden üzerine yapışmış formasıyla ağız sulandırıcı bir görüntü sunuyordu. Saatlerdir basketbol oynayıp top peşinde koşuşturduğundan berbat görünüyordu. İğrenç bulmam gerekirken hala beni kendine çekmeyi başarıyordu. Aniden saçmaladığımı fark edip kendimi toparlayıp onayladım. Daha dün onu arkadaştan öte görmeyeceğime söz vermiştim. Ama kendimi kontrol edemiyordum. Normalde bu kadar iradesiz birisi değilken Eric'e karşı savunmasızdım.
"Siz basketbolu yeni mi bitirdiniz?"
"Evet. Çok mu kötü görünüyorum? Terli olduğumu biliyorum ama o kadar açtık ki eve gitmeyi bekleyemedik."
   Mia yoktu. Ama nedense sebebini sormaktan çekindim.
"Madison da var ama o işin bulaşık kısmında."
   David dediklerime gülerek "Tanrıya şükür zehirlenmeyeceğiz." dedi. Söylediklerine hepimiz güldükten sonra siparişlerini alıp uzaklaştım.
   Mutfak kapısının önümdeki tezgahta siparişleri beklerken Deavon yanıma geldi.
"Ee, kasabayı nasıl buldun?"
"Güzel. Henüz pek insan tanımıyorum ve alışamadım ama zamanla alışırım."
   Deavon bir süre etrafa bakındıktan sonra "Özel değilse, buraya neden geldin?" diye sordu. Yüzümdeki gülümseme yavaşça düştü. Kızmak veya geçiştirip saklamak saçma olurdu. Çoktan olmuş bir şeyi artık kabullenmiştim. Bu yüzden kısa bir duraksamadan sonra soğukkanlılığımı koruyarak cevapladım.
"Ailemi kaybettikten sonra hayatta kalan tek vasimin yanına taşındım."
   Deavon'in yüzündeki ifade 'siktir keşke sormasaydım' ifadesiydi. Diğer herkes gibi.
"Üzgünüm ben bilmiyordum."
"Sorun değil. Alıştım. Dünyada ailesi ölen ilk kişi değilim."
   Deavon'in ifadesi hala suçluluk duyduğunu gösteriyordu. Onu rahatlatmak için kolunu tuttum.
"Hey, gerçekten sorun değil. Konuyu değiştirelim. Sen burada neden çalışıyorsun?"
"Okul dışında ek bir iş."

Dolunay'ın LanetiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin