1.2

621 24 2
                                    


   İyi okumalar...

Medya; Imagine Dragons - Demons


    Vücudumu ele geçiren acı yüzünden dolan gözlerimdeki bulanık görüşten bana doğru gelen bir silüet gördüm. Ben acıdan inlerken yanıma eğildi ve elini başımın altına koydu.

"Sakin ol June. Acıttığını biliyorum ama geçecek."

   Vücudum cenin pozisyonunda kilitlenmişken bana doğru eğilen yüzü tanımıştım. Deavon endişeli bir yüz ifadesiyle başımda dikilmiş ne yapacağını bilmez bir şekilde bana bakıyordu. Bu sırada acı katlanılmaz bir hal alıyordu. İnlemelerimin arasından konuşmak için çabaladım.

"E-eric... n-erede?"

   Sesim o kadar kısık çıkmıştı ki bir an söyleyip söylemediğimden emin olamadım. Fısıldarcasına söylediklerim Deavon'ın beni duymasına yetmemişti. Endişeli gözlerle bana bakarken mırıldanmaya devam etti.

"...Siktir, siktir... Ne yapmalıyım?... Lanet olsun..."

   Dediklerinin bazılarını zar zor anlıyordum. İçinde bulunduğum durum hiç bitmeyecek bir işkence gibi gelmeye başlamışken gözlerim kapanmaya başlamıştı.

"Hayır, hayır June sakın gözlerini kapama."

   Deavon beni sarsmaya başladığında tüm gücüm tükenmişti.

"Uyanık kalmalısın June. Beni duyuyor musun? Uyanık kalmalısın."

   Deavon beni sarsmaya devam etse de üzerime çöken ağırlığa karşı koyamadan kendimi beni saran karanlığın kollarına bıraktım.





ERİC

    2 saat önce

   Neredeyse akşam olmuştu. June'un yanına biraz daha erken gitmeyi planlıyordum bu yüzden çıkmak için hazırlanmıştım. Ancak tam bu sırada babamın betası Frank'i hızla içeri girerken gördüm.

"Hey Frank, ne oldu?"

   Frank aceleyle koştuğu sırada beni görünce durdu.

"Babanla konuşmam gerek Eric. Hem de hemen."

   Frank'in yüzündeki endişeli ve stresli ifade bir sorun olduğunu doğruluyordu.

"Bir sorun mu var?"

"Burada vakit harcamayalım. Önce babanı bulmalıyım."

   Frank'i daha fazla zorlamadan hızlı adımlarla babamın odasına gittik. Kapıyı çalmadan içeri daldığımızda babam bize dönüp kaşlarını çatarak sorgulayıcı bakışlarla baktı.

"Neler oluyor?"

   Frank babamın önüne atılarak nefes nefese konuşmaya başladı.

"Saldırı altındayız. Ormanın kuzeyinden gelen bir grup saldırgan kurt var. Çok fazla kişi dolunay yüzünden ormanda koşuda ve hepsi dağınık halde. Kasaba da çok savunmasız halde. Kimse güvende değil."

   Duyduklarımla ufak çaplı bir şok geçirdim. Kasaba saldırı altındaydı. Üstelik en savunmasız zamanda. Daha sonra aklıma tek bir kişi geldi.

   June.

   Hemen yanına gitmem gerekiyordu. En fazla birkaç saate dönüşecekti ve yanında olup güvende olduğundan emin olmalıydım. Bu sırada babam Frank'e sorular sorarak durumu anlamaya çalışıyordu.

Dolunay'ın LanetiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin