Çay

687 68 45
                                    

Azra Türk

"Azra uyudun mu?"

Başımdan yorganı attığımda gözüme ışık geldi. Yüzümü buruşturdum. Ablam ışığı açmış.

"Uyumadım." dedim sinirlenerek. "Uyuyamadım."

"Ne yapıyorsun burda o zaman? Yarın eniştenle buluşacağım. Kıyafet seçmem lazım."

Daha eniştem olmadı.

"Uyumaya çalışıyordum sen gelene kadar. Hem niye gündüz seçmedin kıyafetini? Işığı da açtın. Off ya!"

"Sus kız. Sonradan gelişti. Erken çıkacağım. Şimdi seçmem lazım."

Yorganı gözlerime kadar çekip sağıma döndüm. Ayrı odam olsaydı böyle olmazdı. Aklımda düşünceler fink atıyor zaten. Esniyorum ama uyku yok. Dalamadım bir türlü.

Siyah elbisesini üzerinde tuttu. Yakışıyor ona.

"Nereye gideceksiniz?"

"Bilmiyorum. Sürpriz, dedi. Ağzından laf almak için çok uğraştım ama söylemedi."

Bir şey demedim. Bilmiyorum böyle şeyler. Çok yabancı bana. Ama ablam benden tavsiye alır gönül işlerinde. Fikrimi sorar ve değer verir düşüncelerime. Ama bilin bakalım ne eksik?

"Yüzüklerini de takarsın." dedim sırıtarak. Kendimden çok başkaları için seviniyorum. Bir gün bize de uğrar mutluluk inşallah.

"Takarım, bebeğim." deyip bana döndü. Elbise güzel durdu üzerinde.

"Güzel oldu."

Düşünceli hâlde aynaya bakmaya başladı. Kendini süzüyordu. Önüme döndüm. İç çektim kendimce. Aklıma markette olanlar geliyordu.

Işık kapandı. Duraksadım. "İşim bitti, uyuyabilirsin." deyip kapıyı kapattı ablam. İçim daralmaya başladı.

Gözlerimin önüne Yusuf Bey'in yüzü gelip duruyor. Kısa normal konuşmalarımızı bilmem kaç defa tekrar ettim aklımda. Sersem oldum. Deliriyorum galiba.

Gözlerimi sıkıca kapatıp yorganı başıma geçirdim. Allahım yarabbim.

Düşünme! Unut! Bana ait değil! Normal insan işte!

Allahım lütfen uyuyayım. Uyumak istiyorum. Uyku ver bana.

Bir sağa, bir sola döndüm. Sırt üstü, en son da yüz üstü yattım. Uyuyamıyorum!

Soluma dönüp gözlerimi kapattım. Duygulanıyorum. Daha önce de bir şey olmadı zaten. Her şey olduğu gibi ilerliyor işte.

___

Yusuf Delen

Hızla spor ayakkabılarımı giyip kapıyı kapattım. Kapıyı kilitledikten sonra merdivenlere yöneldim. Apartmandan çıktım.

Kaldırımda yürürken gözlerim biraz ilerideki apartmana gitti. Ali Kemal Amcanın evi. Azra hanımın babası Ali Kemal Amcanın evi.

Aklımdaki düşüncelerle önüme döndüm hemen. Adımlarımı hızlandırdım. Kendine gel, Yusuf!

___

Bugün her zamankinden daha yoğundu kafe. Dinlenecek vakit bulamadık. Siparişi Birtan'a söylediğimde mutfağa geçti hemen. Sırtımı duvara yasladım. Bir iki dakika durayım şöyle. Herkes kendi hâlinde.

"Sipariş hazır."

Yanıma döndüm. Cebimden peçete çıkartıp terleyen alnımı sildim. Peçeteyi çöpe attım sonra. Kaç peçete attım, saymadım. Tepsiyi kavrayıp masaya ilerledim. Evli çiftin siparişlerini masaya yerleştirirken duyduğum sesle dalgınca başımı kaldırdım.

"Tamam, görüşürüz."

Azra hanım, telefonu kulağından çekip başını kaldırdığında göz göze geldik. Yüzündeki gülümseme donuklaşırken gözleri şaşkınlıkla aralandı. Baş selamı verip gözlerini kaçırdı ve yanımdan geçti. Önüme döndüm ve kalan işimi bitirdim. Gereğinden fazla terliyorum.

Arkamı döndüğümde ayakta durduğunu fark ettim. Etrafına bakındı. Gözlerimi etrafta gezdirdiğimde köşedeki masanın yeni boşaldığını fark ettim. Çalışma arkadaşım topluyordu orayı. Azra hanımın yanına yaklaştım. Yanına geldiğimi belli etmek için boğazımı temizledim. Arkasını döndü.

"Hoş geldiniz, Azra hanım. Köşedeki masa boşaldı. Oraya geçebilirsiniz. Siparişinizi alayım bende." dedim memnun hâlde. Yüzünde belli belirsiz oluşan gülümseme ile gösterdiğim masaya ilerledi. Arkasından takip ettim. Köşedeki masaya geçti. Tedirgin bakışlarını etrafta gezdirdiğinde duraksadım. Bir şey mi oldu?

"Ben biraz oturmak istiyorum. Siz diğer müşterilere bakın. Daha sonra siparişimi söylerim." dedi benden onay bekleyerek. Birini bekliyor sanırım. Başımı salladım durgunca.

"Nasıl isterseniz."

Yanından ayrıldım. Kafeye geldiğinde telefonla konuştuğu kişi olmalı. Belki de görüştüğü biri var. Edep timsali duruşunu görmemiş gibi zihnimde varlığını yaşattığım için utanıyorum kendimden. Ne oluyor bana Allahım? Estağfurullah.

Müşteriler yavaş yavaş azalırken başımı Azra hanımın oturduğu masaya çevirdim. Tek başına oturuyordu hâlâ. Düşünceli duruyor. Kendisine baktığımı hissetmiş gibi başını çevirdi. Yutkundum. Kalbimin üzerine korku dalgası savruldu. Heyecan mıydı bu?

Beni fark etti. Elini kaldırdı sonra. Yanına doğru ilerledim.

"Burası çok yoğun oluyormuş. Allah kolaylık versin size. Ben bir çay alabilir miyim? Çok bekledim burda ama. İnsanları gözlemlemek istedim."

"Sağ olun. Evet, bugün her zamankinden daha yoğundu. Ben birini bekliyorsunuz sanmıştım ama-"

"Hayır." dedi nazikçe sözümü keserek. "Farklılık olsun diye dışarı çıkmıştım. Evde de çay yapmasını biliyorum."

Son söylediği cümleyi farklı tınıda söylemişti. Gülümserken buldum kendimi bir anda. Sonra toparlandım.

"Ben çayınızı getiriyorum hemen." dedim memnun hâlde. Teşekkür etti. Yanından ayrıldım.

Siparişi söyledim. Hazır olduğunda Azra hanımın masasına doğru ilerledim. Yanına geldiğimde masanın üzerine çayını bıraktım. Önüne yaklaştırdım sonra. İçerken böyle daha rahat eder.

"Afiyet olsun."

Yanından ayrıldım. Diğer müşterilerle ilgilenirken yorgunluk hissetmiyordum eskisi gibi. Ne oluyor bana, bilmiyorum. Neden heyecanlıyım, Allahım? Neden dua etmek geliyor içimden?

🌊

Bölüm nasıldı? Düşünceleriniz?

Azra?

Yusuf?

Hikayelerimi takip eden okurlarıma seslenmek istiyorum. Aşk komasına giriyoruz, farkındayım. Sanırım elimde değil. Söylemek istediğim bu kadardı 🙈

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum 🫂

Kendinize iyi bakın. En güzele emanetsiniz ❤️

AzraVeYusuf.

Dalgakıran | Texting Where stories live. Discover now