Bölüm 9

2.2K 88 274
                                    

Merhabalaaar...

Geçen bölümün yorumlarını okurken gülme krizine girdim birkaç kere, hepinize teşekkür ederimm <3 Okudukça da yazasım geldi, bir bölüm daha çıktı bu hafta kdffjkd

İyi okumalar :)

************

Gitmelerinin üstünden tam iki hafta geçtikten sonra Yenişehir'e dönmüştü Alaeddin'le Gonca. Tahmin ettikleri gibi Karesioğulları'nda pek bir sıkıntı yaşamamışlardı ama olur da beyler birbirleriyle konuşurlarsa foyaları ortaya çıkmasın diye sevdalı oyununa devam etmişlerdi.

Pek de zorlanmamışlardı açıkçası.

Hatta şimdi, oyun bahanesi ellerinden alınınca, ne edeceklerini şaşırırlardı. İkisi de birbirlerine diledikleri gibi bakmaya, gülümsemeye ve az da olsa dokunmaya o kadar alışmışlardı ki sarayı terk ederken ki nefret dolu bakışları yüzlerine işlemeyi bir türlü beceremezlerdi.

Bu halleri meraklı gözlerin dikkatinden kaçmadı elbet. Bala, tam tahmin ettiği gibi beraber az bir vakit geçirince ikilinin arasının düzelmeye başladığını fark etti daha Alaeddin ağzını bile açamadan. Avluda herkesin ortasında oğlunu sıkıştıramadı elbet ama erine attığı bakışlardan anlaşılırdı ne denli mutlu olduğu.

Selamlaşma merasimini bitirip gençleri sofraya götürdüklerinde kardaşlarının dönüşünü haber alan Mehmet'le Orhan da yetişmişti ailelerine.

"Koluna ne oldu?" diye homurdandı Mehmet, kardaşına becerebildiği kadar nazikçe sarılırken. Sorusu Gonca'ya değil, kızın omzunun dibinde dikilen herifeydi. Şehzadeye attığı dik bakışlar da bunu açık ederdi.

"Bir şeyim yoktur, ağabey. Hele oturalım anlatırım."

Burnundan soluyarak önce kardaşını oturttu, sonra da yanına çöktü Mehmet. Orhan'la Alaeddin de sarıldıktan sonra tam karşılarına geçmişlerdi.

"Kızım diyesin hele, ne oldu koluna. Baskına mı uğradınız?"

Yakup Bey'in endişeli sesiyle dudaklarını büktü Gonca. Alaeddin'e attığı kısa bakış, adamın onu kurtarmaya hiç niyeti olmadığını anlamasına yetmişti.

"He ya Gonca Hatun. Anlatsana ne olduğunu koluna." diye körükle gitti hatta Alaeddin yangına. Gonca'nın canının kıymetini bilmezliğini hatırlamak onun da sinirini geri getirmişti.

Gonca utana sıkıla anlattı kabahatini.

"Ne ettin ne ettin!" diye böğürdü Mehmet, aptallığına inanamazmış gibi bakarken kardaşına.

"Ağabey tamam işte geçti gitti, uzatmayalım daha fazla."

"Sen eyice aklını yitirdin. Yarayı tedavi ettirmemek ne demek, Gonca?"

Mehmet kardaşını haşlarken Alaeddin de hararetle başını sallardı katıldığını belirtmek için.

"Sarmıştım..."

"Pek işe yaramış sarman!" Derin bir nefes verdi Mehmet. Kendi saraylarında değillerdi, yalnız kaldıklarında azarına devam ederdi elbet ama sakin kalmalıydı şimdilik. "Ee, sen söylemedin de kim fark etti yaranı? Kutay mı?"

Alaeddin'in yediği lokma yine boğazında kalmıştı kaşları çatılırken.

"Kutay alp çene çalmaya bir nefeslik ara verseydi fark ederdi belki." dedi yediğini yutar yutmaz.

Mehmet'in zor bela dizginlediği öfkesi anında geri dönmüştü çokbilmiş şehzadenin lafıyla.

"Sen benim alpıma ne dersin, Alaeddin Bey?" diye kükredi hedefine doğru eğilirken masanın üzerinden.

AlgonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin