Bölüm 10

2.4K 84 342
                                    

Hellooo!

Boğazıma kadar sınavlara batmamı umursamadan bölüm yazdım, mantıklı kararlar deyince de ben :')

Geçen bölümün yorumları yine harikaydı, hem çok güldüm hem de birkaçı benim yazarken farkında bile varmadığım çok güzel detaylar yakalamıştı, hepinize teşekkür ederimm <3

İyi okumalarrr...

**********

Koridorda duyduğu sesle duruverdi Gonca birden. Duvara sindikten sonra yavaş adımlarla ilerledi sesin geldiği yöne. Saklandığı yerden izledi bitkin şehzadenin yüzünü. Günlerdir ne çok yorulmuştu...

Bahçede uyuyakaldıkları gecenin üstünden dokuz, kuzeydeki kalelere ilerlemelerinin üzerindense sekiz gün geçmişti. Osmanlı alplarıyla beraber kuzeybatıda aldıkları üçüncü kalede geceleyeceklerdi bu akşam. Öbür tarafta da kendi alpları ikinci kaleyi ele geçirmişlerdi çoktan. Planları Mehmet'le Yakup Bey'in de Osman Bey'le beraber bu tarafta savaşması olsa da ilk kale alındıktan sonra Germiyan ordusunda birkaç pürüz çıkınca Mehmet'ler kuzeydoğuya gitmek zorunda kalmıştı.

Gonca da abisi ve babasının yanında gitmek istemişti elbet ama Bala Hatun savaşamamasını bahane edip kalması için diretmişti. Gonca'ya kalsa ilk meydana atılan o olurdu aslında ama uyuz Medreseli hala kolunun yeterince iyileşmediği konusunda diretiyordu günlerdir.

"Çolak kalırsan karışmam, Hileci Hatun." deyip duruyordu Gonca ne zaman itiraz etse. Bu yüzden de Bala Hatun'la beraber yaralılarla ilgilenme görevini üstlenmişti kız.

Öte yandan Alaeddin'se akla gelecek her işe koşturuyordu. Bugün bir kez oturup soluklanmış mıydı, Gonca pek sanmıyordu. Önce meydanda cenk etmişti alplarıyla omuz omuza. Sonunda kaleyi aldıklarındaysa durumu ağır olan alplarla ilgilenmişti saatlerce. Hemen ardından da Osman Bey çağırmıştı şehzadeyi esirleri sorgulaması için.

Gonca'nın Alaeddin'le Baysungur'un konuşmalarından duyduğuna bakılırsa daha yeni bitmişti sorgu.

"Bu adam heç yemek yedi mi bugün?" diye geçirdi içinden kız. Endişeyle çatılmıştı kaşları.

"Ben odama geçerim, Baysungur. Sen de çok oyalanma, yarın erkenden işimiz vardır." Alaeddin'in sesinden damlardı yorgunluğu.

"Şehzadem aş hazırlatayım size."

"Evet!" Gonca sevinçle gülümsedi. Baysungur'un şehzadesine düşkünlüğü bir işe yaramıştı sonunda.

"Yiyecek halim yoktur, Baysungur. Hemen uyuyacam. Hayde hayırlı gecelerin ola."

Alaeddin gözden kaybolurken Gonca dudaklarını bükmüş, ne yapacağını düşünürdü.

Odasına yemek götürse?

"Olmaz." diyerek salladı başını iki yana. Gece gece adamın odasına gitmesi yakışık almazdı.

Ama aç aç mı uyuyacaktı? Üstelik ne çok yorulmuştu bugün herkese yetişmeye çalışırken.

Ya halsiz düşerse? Ya cenk meydanında kuvveti kesilirse? Ya yaralanırsa? YA ÖLÜRSE!

Aniden karabasan çökmüştü sanki kızın üstüne. Sıkıntıdan nefesleri hızlanırken elini boynuna götürdü boğulurmuş gibi. Sırtını dayadığı taş duvarın soğuğu bile yetmezdi içini saran ateşi avutmaya.

Ne edeceğini bilemez bir halde orada dururken aklına Alaeddin'in birkaç gün önce dedikleri geldi birden:

"Hislerini açığa vurmanın vaktidir. Korkma."

O gün ilk kaleyi almanın verdiği heyecanla içi içine sığmazdı Gonca'nın. Belki çok büyük bir kale değildi ama bir başlangıçtı Germiyan için. İki yılda kaybettikleri kırk iki kaleden sonraki ilk zaferleriydi bu.

AlgonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin